Neyse, gölgelerle kafayı yemeden rüzgara karışmadan hazır mevsimiyken yağmur kar, ıslanırım inancımın taşıdığı her bir zerrenin rahmetinde hüşu ile. Farkındalık artıyor yaş ilerledikçe diyeceğim de zamanı geldikçe desem daha doğru olur. Büyüyoruz sanki çok lazımmış gibi her saniye. Halisesi saniyesinden benzersiz. Bilinmezliğin verdiği heyecan ve haz. Garip bir boyun eğişe bırakıyor kendini. Kaderini sev diyor Latinler. Benim adımı kullanarak. Başka çaremiz yok boyun eğiyoruz. Değiştiremeyince mecbur kalıyoruz. O da ayrı tevekkül. Iman ediyoruz. Hiçbir şey olmadığımız doğru. Eşrefi mahlukatız. Hep bir varlık içinde yokluk. Bu nasıl çelişki Ya Rabbi! Iliklerimize kadar boşluk.
Içimde Mehmet Akif'ler inançla şiirler söylerken naralar atan atlılara hoyratlar diziliyor. Kürşat bile diz vuruyor Kabe'nin huzurunda. Atsız Tanrı Dağlarından rüzgar gibi esiyor. İrmaklar deli gibi çağlıyor. Beyaz kaplanlar, doğanlar, yılkı atları, kartallar, bir kurt uluması... Zihnimin içi dünyada hapsolmuş mahkum gibi volta atıyor Doğu'dan Batı'ya. Kuzey rüzgarları esiyor. Güneyde bir yere bir kuş göç ediyor. Geç kalmışlığın hain ezikliği içinde kaybolmuşluğu yaşıyor. Yorgun argın öldürmeyen acı güçlendirir diyor.
Bir düş daha. Aylardır görmediğim babamı biraz olsun görmenin heyecanı. O güzel tebessüm de bir kaç ay yeter deyip huzurla uyanışım. Sağ olanların kıymetini bilme çabası bir geç kalmışlık burukluğu göğüste sancı. O tebessüm o ferahlık. Az kaldı gidişine methiyeler yazdım. Gidişin bile öyle mahzundu ki iki kelimen ömrümde her anıma özet oldu. Kötü de olsam her söze iki kelime ''iyiyim iyiyim" diye bir nokta koydum. Kötü olmak mümkün müydü, yokluk aleminde. Çok değil hepi topu bir kaç gün. Sevmem Kasım'ı da Aralık'ı da. Adı gibi soğuk aylar. Insan ölecekse baharda ölmeli.
Havalar tam sevmek zamanı. Kalpler yumuşamış. Cemreler bir bir düşmüş. Aşk olmuş her yer. Ölürsen acısı da ılık hafif olur yokluğun. Günler uzun. Acı çekip yas tutmak için uygun. Çabuk unutmalık hava. Öleceksen baharda öleceksin mesela. Hani doğduğun gün ölürmüşsün ya öyleyse şanslıyım. Ilkbahar gönüllerin pasının silindiği, sevdaların filiz verdiği, börtü böceğin nameler düzdüğü, güneşin umut ışığı döktüğü aylar.
Bu geç kalmışlık, yetememek hissi var ya, baya acıtıyor içini insanın. Sabaha karşı olacak ölüm. Öğle namazına mütakıben. Bekletmeyecen öyle soğuklarda. Beklemeye değmeyecekleri. Bir günde kaç saniye var. Ölüm de yorulur Azrail alırken can.
Köpekler uluyor. Sabahı haber verecek horoz sesi duyamazsın hepsinin kellesi gitti çünkü. Vakitsiz öttükleri için. Tren sesleri de duyulmuyor. Buralarda hafif bir rüzgar sesi. Haberci. Bir de saatin arsız tıkırtısı. Bunların sessizlerini de yapmışlar. Kulak verse insan bu sese tahammül seviyesi bileklerini sıyırır. Ama alışıyor insan. Saatin sesine de, kalbinin sesine de bazen damarlarında akan kanın sesine de. Alışmak bile yerine göre güzel. Ait hissediyor insan.
Yazamıyorum. Kağıt kalemle. Yazabilsem sizde rahat edersiniz bende. Güneşli bir sabah diliyorum. Telaşsız adımlarla. Ilık bir hava, tatlı bir tebessüm. Uyanın ey uyuyanlar kalktı hüzün.
04:28/22.11.22|fk
7 yorum:
Yazamayın kağıt kalemle, böylesi daha iyi :)
her iyi şeyde bir kötülük ve her kötülükte de bir iyilik olduğu gibi.
Fakat bazen bir şeylerin salt kötülükten olduğunu hissediyorum.
Hem, buradaki kötülük, nerede?
Kağıda dargın kalemde...
Hisleriniz doğrudur efendim. Neden bilmem ama ben de bazen öyle hissederim. Başkaları buna hayırlısı der.
Kalemler dans eder bazen, bazen de öylece susar. Dargınlık, geçecek mi?
Hayırlısı derler ya, hayırlısı olana yönelmedikçe, nasıl hayırlısı olabilir ki? Hisleriniz de doğrusunuz.
Dargınlık istesem de geçmez. Mezara gider bu gidişle benle beraber. Öldükten sonra da hayır mı şer mi toprak bilmez. Çözüm yazacaksa az yazmakta. Ama kalemin kağıda olan aşkı azı çoğu da bilmez. Hasret kalsın daha iyi. Saymaya gelmez. Esenlikler dilerim. 🙋♀️
Esenlik olsun efendim, yaşam da olsun. Güzel şeyler düşleyin.
Nehir beraberinde bir şeyler yazmak gibi olsun.
Yorum Gönder