11 Kasım 2022 Cuma

40'lar

 

Merhaba, öylesine cümleler kurmak için huzurundayım benliğimin. Geçmiş Cuma’nın hürmetine küfürsüz cümlelere geçmiş mi bilemem ama bulunmaktayım en fiilimsisinden. Yıllardır okurum, her şeyi zaman bulup kendimi ödüllendirmek istediğim her an. Zira kıymetini bilmiyoruz en değerli anımızın, zamanımızın. Benim en büyük pişmanlığım hep daha az okumamdır. Kitaplığımda alınmış ama okunmamış, sırası gelmemiş, tecrübe edinilmemiş nice kitaplar var başka hayatları anlatan. Roman demiyorum sadece. Her kitap bir hayat bir tecrübe. Okudukça yazmak iyi geliyor. Yazdıkça pekişiyor aklında okudukların.

Önceleri bir konu hakkında yazmadan okumamayı tercih ederdim etkilenmemek için. Sonra da benzer bir cümle denk gelince kendimi ilk o cümleyi ben kurdum diyememenin acizliği ile kendi içimde kendimi sindirirdim. Korkakça. Yazık kalemini korkak alıştıranlara. Divan Edebiyatında Nefi’yi bilmeyen yoktur. O usta övdüğünü öyle över öyle över ki sanırsın Silifke Yoğurdu. Ama yerdiğini yerişi ancak teneşir paklar bunu dersin. Ben Nefi’yi çok severim. Örnek de almışımdır geçmişimde. Ancak insan büyüdükçe diline kendi acı biberini kendi sürüyormuş, ayaklarına prangayı kendi takıyormuş. Büyümemeyi çok geç ama yeğlerdim. Büyüdükçe artıyor insanın derdi gamı.

Bi söz var iki manada da kullanılır güzel bir atasözüdür. Dereyi görmeden paçayı sıvamak. Deriyi diye de kullanılır. Ben bu sözü o kadar hayat felsefesi edinmişim ki, hani gelip dünyanın anahtarını verseler elime açmaya yeltenmem. Bu devir de değişecek, her şey geçecek diye. Hazıra konamayışım, çabalayışım, iç huzursuzluğum hep olacak. Büyüdüm çünkü. Yanlış anlaşılmasın bu benim korkaklığımdan da değil. Temkini elden bırakmıyorum hepsi bu. Giden gidiyor. Bu dünya geçici. Ölüm varsa kalıcılık yoktur çünkü.

Kırk yılda bir gibi diye bir söz vardır. Hani bir fırsatı beklersin de o tam pes ettiğinde sana gelir, ya da kırk gün kar yağar bir gün av olur o zaman da çarık yırtık olur derler ya. Bu sözü ne zaman iş işten geçse ben söylerdim babama, babam senin lafın derdi düşünün kendime nasıl mal ettiğimi? Bazen de bir şeyi kırk yıl düşünsek aklımıza getiremeyiz ya, ya o kadar şaşırtmıştır ya üzmüştür ya da sevindirmiştir işte. Bir de Peygamber Efendimizin bir sözü var ya, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diye. O kadar hevesli o kadar sadakatliyiz işte. Bir de ben iyi yaparım bu işi bir acı kahvenin kırk yıl hatrı vardır derler. Nice insanlarla nice kahveler içtik adı sanı kalmadı çoğunun. Hatırımızda izi bile kalmadı zehir zıkkım olsun. Bir de bazen bizim büyükler derler ya benim konumuma gelmek için kırk fırın ekmek yemen lazım diye. La sizin kırk ile derdiniz ne bilmiyorum ama kılı kırk yarıp, kırkından sonra azıp, delinin attığı taşı kuyuda arayan kırk akıllıyı geçip, kırkında erişip, katranı kırk yıl kaynatıp, sonunda kırk satır mı kırk katır mı deyip sürgüne de ben gidecem kırk haramilerle kırklarla yedilere karışıp.

Kafamın ne denli karışık olduğunu siz düşünün yani. Sayılar bahane. Köşeli bir jeton beynimin içinde. Gözlerim perdeli. Bir deli meczupluğu var üzerimde. Aklımı peynir ekmekle yemişim ben. Aciz bir bağlama çalar içimde. Mızrabı tele değil yüreğime değer. Yaslı haberlere alıştık, yaşlı gözler, serde erkeklik var der. Acıyı da severiz. Kadir kıymet bilmeyen Azrail değildir. Mevsimi gelmişe, hasat zamanı başlamıştır gönüllerde. Hüsrana uymayın, her hasret bir vuslat yaşar tende.

11.11.22/01:37/fk

        

                             

Hiç yorum yok:

telaşsız

 çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...