21 Mayıs 2019 Salı

Işsizin nerede o eski Ramazan'ı...🌙👩‍🎓

Selam, nereden başlayacağımı bilmeden medeni durumumun bekar (şikayetçi hiç değil), mesleğim işsizlik deyip buralardan bir dem vurayım diyorum. Dem demişken çayın tadını güzel kılan tek şey sudur. Belirtmek istedim. Demlenip duruyoruz. Acıdı tadımız. Bilmem kaç bindir belki milyon işsizlik oranımız. Zaman geçtikçe kusuru kendimizde aramaya başlıyoruz. Unutuyoruz, eskiyoruz, eksiliyoruz.
Ramazan ayındayız. Nerede o eski Ramazanlar diyor herkes. Ağzı olan herkes. Orucu tutan tutmayan herkes. Ramazan tabi eskisi gibi olmaz. Eksiliyoruz çünkü. Bir kocaman aile düşünün. Önce bayramda ellerini öptüğümüz ebemiz dedemiz ölüyor (Ortalama olarak). Sonra babamız anamız demeden kimimiz okuyor gurbete gidiyor, kimi evleniyor yeni yuva kuruyor, kimi iş buluyor eve çıkıyor. Eksiliyoruz. Anne baba yalnız kalıyor. Sonra bayramda seyranda ancak bir arada. Sonra babamız ölüyor. Aklımız başımıza geliyor mu? Hayır. Anne yalnız. Insaflı biri çıkıyor ya annesini yanına alıyor ya annesinin yanına taşınıyor. Diğeri hepten yalnızlık. Bir iki kişiyle sofra kuruluyor. Ramazanı Ramazan yapan birlik beraberlik olan sofralar değil mi? En bereket kokanından. Yardım yok, dayanışma yok, komşuluk yok. Iftara cağıracağın akraban yok. Anladık mı nedenini şimdi? Neyse yaz yaz bitmez benim derdim ve hatta çözümlerim ama milletin dokunur bir yerine. Yutkunamaz. Boğulur maazallah!
İşsizlik diyordum. 2017 Temmuzundan beri işsizim. Ilk sene sınav puanım yok falan filan. ALES, KPSS derken 2018 geçti ardına bile bakmadan. 2019'un ilk çeyregini tamamladık. Son çeyreği de değişmez bu gidişlen. Bir çok flozof gibi ben flozofun da sabah ilhamlarından bir sözü vardır bunun için. Der ki: Başarısızlığımızın tek sebebi yeterince istememiş olmamızdır. Doğru da söylemişim. Ama şu da var ki bilmem kaç yüz bin, milyon kişi de mi yeterince istemediği için başarısız. Yok efendim.
Yıllarca biz başarmaya adapte edilmedik ki. Başarı nedir bilmiyoruz. Ilkokul, ortaokul, hadi iyi bir lise kazan. Meslek seçiminde en önemli basamak. Universite, iyi bir bölüm. Dört yıllık olsun aman! Tamam oldu. Hadi bi yılda benden olsun. Beş. Okul bitti... evet yeterince istemedigimiz için issiziz. La bi s*ktir git! Neyin kafası. (Kendi ile çelişen flozofumuz fakir edebiyatı yaparken kırk köyden kovuldu. 41. Köy de anarşist ilan etti. Onun da diğer arkadaşları gibi olması bekleniyor. Babasının yanında huzur bulur mu dersiniz!?) Yok öyle dava. Önce o büyük eşşoğlu eşekler bi en basitinden pazara gitsin alsın eline beş kuruşu. Alışveriş etsin. Bi ekmek kuyruğuna girsin. Üç kuruşla geri dönerse ben de tükürdüğümü yalarım. Dönemez efendim. Para kendi cebinden çıktı mı dönemez. Ben orta gelirli bir ailenin en takıntılı omuzlarında yönetme hırslı 27 yaşına değmiş çocuğuyum. Çok şükür kimseye borcum harcım yok. Bir takım üstesinden az biraz birikimle gelinecek dertlerim yok değil, var. Bu güne kadar ne istediysem elde etmişimdir. (Çok istediğimden.) Keşke iş de isteseydim. Ama bu konu istemekle olmuyor. Dayı lazım, bir yerlerde iyi bi dayı... yoksa ancak yurt dışında garson oluruz o da olursa.  Velhasılı çok dertliyim a dostlar. Cezaevinde yatan adamlar bile benden rahat. Bırak gezmeyi tozmayı. Okumadığın kitaplarınla git çöreklen suçu nedir diye soranlara, işsizdir deyiver. Derken Victor Hugo'nun Sefiller romanında geçen bir bölüm geldi aklıma "Ondört yaşımdayken, karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığım için, beni zindana attılar ve orada tam altı ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti budur."
 Esen kalın Iftar ile sahur arasında beynini susturmaya calışan işsizler. Gece sizin!
12.05.19/00:00|fk

Hiç yorum yok:

telaşsız

 çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...