23 Temmuz 2025 Çarşamba

açlık

Sıcak bir Temmuz gecesinden ve aynı zamanda uykunun uğramadığı bir saatte içimde biriktirdiğim karma karışık duygularla bu yazıma başlıyorum. Bir daha asla gelmeyecek ve tekrarı olmayacak bir günü bitirmişliğin çaresizliği ile. Herkes gibi video izleyip uyumayı ümit ederek yatağa girmişken tüm duygularımı yerle bir eden kesilmiş bir görüntü ile içim sızladı. Yutkunamadım. Yanı başımda duran suya bile uzanamadım. Biz ne şanslı insanlarız. Hiç düşündünüz mü? Bu yüz yılı, teknolojiyi, yaşanan yenilikleri, modayı, bin bir çeşit yiyeceği tadabilme olanaklarına sahibiz. En yoksulumuz bile bir şekilde bunlara sahipken bunlara hiç sahip olamayan ne kadar insan var hiç düşündünüz mü? Savaşlar yüzünden, coğrafya yüzünden nice insan bu saydıklarımın belki de hiç birini göremeden ölüyor. İçlerinden en acımasız olanı ise Maslov'un ihtiyaçlar hiyerarşisi dediği piramidin basamağının belki de en basit olan kısmını gerçekleştirememiş olması. Yeme-içme.. sonrasında barınma ve sonrasında korunma.. ne korkunç değil mi? Üreme hep her koşulda yaşama tutunma çoğalma olarak var olurken bu yeni doğanların çoğunluğu daha yaşına basmadan ölüp gidiyor.
Bizim ise tek derdimiz yeni modeli çıkmış telefonumuzu değiştirmek, dolabımızda hiç alışveriş yapmasak ölene kadar bize yetecek kıyafete ve ayakkabıya sahip olmamız. Gitgide daha çok tüketen bir nesil olarak var olma çabamız. Kuşak ayrılıklarını iletişim için sayın siz o da yalan.
Insanlar aç. Aç olup ölen insanlar var ve biz hâlâ şükretmiyoruz. Bunu dini olarak da düşünmeyin. Büyük yoksulluklar genelde Dünyanı hep Güneyinde görülürken Kuzeyde yaşamamız şans da diyebilir miyiz? Halbuki doğal kaynakların en çoğu ise Günede. Biz hep Doğu- Batı ayrımını bilen Kuzeylileriz değil mi? Peki insanlar neden açlar? Neden ellerinde bunca doğal kaynak, değerli maden bulunuyorken bu acıyı yaşıyorlar?  Dünya genelinde 733 milyon insan açlık çekerken biz hâlâ neden şükretmiyoruz. Küreselleşme, savaşlar, iklim krizi, çatışmalar başı çekerken neden herkes onlar yokmuş gibi davranıyor? Yunus Emre'nin dediği gibi "Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz". Neden paylaşmıyoruz. Türkiye kendi genç ve okumuş nesline kör olduğu kadar bu tarz konulara duyarsız olmayan bir ülke. Gırtlağına kadar borçta ama Papua Yeni Gine'nin adı bilinmeyen bir dağının kabilesine okul açacak kadar gönlü geniş projelere ev sahipliği yapıyor. Ingilizler, Fransızlar, Ispanyollar bu Güney ülkelerini sömürürken, bizler de okullar, mesçitler yapıyoruz. Hakkını yemeyin açlık ve yoksulluk için yardım vakıfları her yıl milyonlarca dolar topluyor su kuyuları açıyor, aş evleri kuruyor. Peki neden bu insanlara balık veriliyor da balık tutmak öğretilmiyor eylem olarak. Sosyal sorumluluk projelerinde kurbanlar kesiliyor, gıda yardımı yapılıyor, giyim için temel ihtiyaçlar dahil her konuda yardım eli uzanıyorda bu soruna neden çözüm üretilmiyor. Elektirik görmemiş kabileler var 21. Yüzyılda. Eğitim yok. Bir de eğitimde fırsat eşitliği tartışılıyor ülkemizde. Neyimiz eşit ki? Biz haline şükretmeyen insanlarız.
Dini, dili, ırkı, coğrafyası bizde hiçbir anlam ifade etmese de ten rengi ne olursa olsun insan, insan değil midir? Hani biz eşrefi mahlukattık? Sapienstik? Açlıktan ölenler ne peki? Sadece üremeyi öğrenmiş klanlar mı? Bugün bir insan açlıktan ölüyorsa sorunu en çok da kendimizde aramalıyız. Sosyal medyada story atınca "yanındayız!" diye yanında olmuyorsunuz.. yamacından yöresinden de geçmiyorsunuz, empati de kurmuyorsunuz. Siz duygu satan, şeref satan, yavşak oğlu yavşak oluyorsunuz! Bu tarz paylaşımlar yapmayanı da karalayıp sorumsuzlukla yaftalıyorsunuz. Siz aç olanın halinden anlamayak kadar şişmiş, yedikçe doymamış yamyamlarsınız.
Bu kadar öfke ve kin yeter mi yetmez ama kimseyi de teselli etmez. Aç olan cihanı aç sanarken tok olan da alemde aç yok sanmaya devam edecek. Tanrının adalet işini henüz kavrayamamışken bizlere merhamet etmesine en azından şükrederek bu yazımı sonlandırıyorum. Peki siz hayatınızdan memnun musunuz? Düşündüğünüz bir hayatınız olsun. Akıllıca yaşayın. Esen kalın!

23.07.25/02:35| fk



5 yorum:

Bu Adam dedi ki...

Ne denebilir ki? Haklısınız.. Üzgünüm, insanlığın tüm bu anlamsızlıkları için..

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

peki hayatınızdan memnun musunuz?

Bu Adam dedi ki...

Maalesef.. Bu koca yıllar süresince, bilincimin yaşamayı, yaşamının ne olduğunu fark ettiği evreden sonra; şükretmek bir yana fakat insanlığa, geleceğe hiçbir fayda sağlayamamanın ağrısını çekiyorum..

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

Ağrı acının neticesinin bir yansımasıysa eğer, acı varsa yaşıyorsun demektir. Yaşadıkça bilinç oturur. Boşuna yerleşik hayata geçilmedi değil mi? Her anlamda bir şeylerin oturabilmesi için önce farkında olma bilinçlilik hali gereklidir. Devamı bu evrende hüsran olsa da yaşam hanemize tecrübe diye kazınır. Tecrübe alınmış olan dersin maddiyata dökülmesidir.

Bu Adam dedi ki...

Bizi bu düşler, düşünceler mahvetti fakat, öyle değil mi? Hani yaşam nerede, hani gelecek nerede?

açlık

Sıcak bir Temmuz gecesinden ve aynı zamanda uykunun uğramadığı bir saatte içimde biriktirdiğim karma karışık duygularla bu yazıma başlıyorum...