10 Kasım 2020 Salı

10 Kasım ve Atatürk

Günlerdir yazmıyorum. Yazmak için kelimeler birikiyor içimde bir bir... yaz beni diyor. Uyuyamıyorum. Eksik bir şey var biliyorum. Bir boşluk. Bir hüzün bir burukluk. Bir ay önceden vuruyor belime belime. Unutma beni diyor. Unutursan, yok olursun. Vicdanın kurusun. Bugün 10 Kasım. Bugün Atam ölecek. Unutmayın diye koca bir tarih yazdım. Illa taşlara mı yazaydım ceddim gibi diyecek. 4'er metrelik. 2 metre kefenle gittik bir şey de götüremedik. Kurganlar bu dünya için. Atlar kanat takmış geliyor. Bozdoğan yılanla yarışı kaybetmiş.
Canım yanıyor bilmediğim bir yerden. Kulaklarımda uğultu. Kanlar oluk oluk akmakta... Hilal izliyor zaferi, kılıç sesi, ok vızıltısı... binlerce yıl öteden. Bir kurt uluması uzak bir tepeden. Yıldız doğru anı kolluyor. Hilalin göğsüne sokulmak için. Kürşat gibi... Vey ırmağında...
Aynı fıtrat, aynı kancık düzen. Bir Bozkurt uluyor. Sarı saçlı, mavi gözlü bir adam. Elinde cigarası... bir tepe... gönlünde vatan, karşısında düşman. Bir Mete gururu. Gömecek yer düşünüyor. Tarihe gömecek. Bu kahramanlık adsız sansızdır. Atsız Ata öyle diyor. Ama Cengiz Han'ın dediği gibi, bir bir mıh bir atı, bir at bir eri, bir er bir savaşı, bir savaş bir vatanı kurtarır. Varsın adı anılmasın. Liderler ise ayrıdır. Liderler önde gitmez. Bozkurt misali. Liderler arkada gider. Sürüyü izler. Etrafı kollar. Güvenliği kontrol eder. Önde gitmek önemli değildir. Bugün başkan da olursun bakanda... eşşek de devenin önünden gider. Eşek hoşaftan anlamaz ama... yaa!
Iyi insanlar hep ölüyor. Kaygı öldürüyor. Sevgi öldürüyor. Ölmek zorundayız. Yenilenmek zorundayız. Dinlenmek zorundayız. Ama bazen sen ölüyorsun ardında yetim bıraktığın çocukların. Halbuki kanından olmayan, ama canından olan. Tırnağımız kırılsa hisseden. Sen ki koskoca bir enkazdan bir zümrüdü anka misal, küllerinden doğan. O kadar yandık mı sahi? Yandık mı o kadar? Olmasaydın olmazdık de mi? Ama birilerinde hep seni silme çabası. Doğduğun günü değil öldüğün günü anması. Ama bir şerefsizin, yobazın, pezevengin kutlu doğum haftası... yıllarca kandırdılar, kandırmaya çalıştılar... kendileri kandılar, düzenler kurdular. Ne büyük zulmet, ne büyük ah! Kuyruğunu yiyen bitmeyen yılan. Nedir bu yılanlardan çektiğimiz ulan!
Bilmezler, yüreksizler bilmez. Niyazi Yıldım'ın dediği gibi, yüreksize yorgan döşek, koç yiğite ver meydanı... ama bahadır bitmez, er tükenmez, destan susmaz... ama onlar her yerden biter, bitecekler. Sen gene destan söyle, onlar sussun sen söyle, onlar bozsun sen söyle, ben Türk'üm! de, dur sözünde, yürü Atatürk'ün izinde, kalmasın şu yer yüzünde, şerirlere şer meydanı... destan yazan da çoktur söyleyen de... ağızdan ağıza, nesilden nesile...
Velhasılı paşam uçmağa varalı oldu 82 yıl. Bir insan ömrünü ancak bu kadar güzel bir amaca verebilir. Cesareti varsa. Şimdi içimiz yangın yeri, hani Ey Türk Gençliği! Diye başladığın Gençliğe Hitaben!  Sen hep bize güvendin. Sen gelecek yeni nesilin dedin. Senin açtığın yolda gösterdiğin hedefe gitmek için elimizden geleni yaptık. Ama şimdi bir dalkavuk. Aldı meydanı. Okuyan, iş bulamadı. Pes edip canına kıydı... nereye kadar bu bekleyiş. Gelen gideni arattı. Sokakta sakallı, sarıklı adamlar dinlerini yaşasalar amenna. Özendirerek bir cahiliye devri kurdular. Sinek kaydı tıraş, o asalet, o gençlerdeki umut ışığı... sönüp gitti. Imam nikahlı gecelik ilişkiler, caiz midir hocam? Bilmem nerede ebesinin nikahı... destek gidecek. Ahmetler, Mehmetler... tükenmedi tükenmez dee! Maksat nerede! Yine hangi kumar masasında kağıt, içki masasında meze?
Neyle vuracaklar, gençle... kadınlarımızla, kızımızla... son yıllarda kaç kız çocuk öldü bilmiyorum sayısını haberlerde çıkıyor, yarın unutuluyor. Kaç kadın öldü. Senin o kücük hanımlar, dediğin... Ey Türk kadını! Sen ayaklar altında çiğnenmeye değil omuzlar üstünde yükselmeye layıksın dediğin... sen neye değer verdiysen onu bozdular. Sen ne için uğraştıysan ona çomak soktular. Eğitim zaten eğilip bükülmekle olacak iş değil. Gitti ne düzen kaldı ne hürriyet. Artık fikrini özgürce söyleyemezsin. Onları sevmiyorsan bittin. Cahiliye çağının asabiyet ateşi yakıldı. Artık yönetimden midir, otoritedeki boşluktan mıdır nedir adı her neyse bu adalet eksikliğinin insanlar adaleti televizyon kanallarında arar oldu. Polislerin, askerin emir eri... yukarıda ne ise aşağıda o... değil... Müge Anlı'yı yapsalar başkan ne dış borç kalır ne yobazlaşan. O kadar ilerideyiz anlayacağın Paşam. Sen Atatürk'sün. Söyle bakalım mevcut rejimi...
Senin ölümüne özel alışveriş çılgınlığı, buralarda, yollarda... unutturamayacaklar kıçkarını yırtsalar da! Şüphe hep var. Hep olacak. Olmalı. Senin yokluğunla yetim kalan bebekler büyüdü çocuk oldu, çocuklar genç, gençler yetişkin, yetişkinler ihtiyar... her şey olağan akışıyla  sürüp gitmekte. Sen kaldın öylece. Elinde kahven, bacak bacak üstünde. Seyrederken ülkeni derin bir tasa ile. Biz ancak bu devirde o kahveden fal bakarız. Yalanlar anlatırız birileri çeker bir yerlere koyar. Izlenme rekorları kırarız beraber. Ekmek elden su gölden. Milletin yeni yol gösteren öncüsü baya bi Avrupalılaştık doğrusu. Birbirini boğazlayanları ayıran suçlu, ayrılmak isteyen suçlu, evine ekmek getiremeyen (-de var mı ya git işine hehehe?!) yalancı. Bunları yazıyorum diye ben nankör. Yaftamız başta dinsizlik üzerine laikiz ya biz, sen açtın ya bu yolu... suçlu kim suç nerde!
Açtırma kutuyu söyletme kötüyü... sen gittin biz mal gibi kaldık. Kalmaz olaydık. Babam da babasından görmüş sevmezdi seni. Ben okudum. Anlattım mertliğini. Okuttu beni. Kimseye muhtaç olma. Cahil kalma dedi. O da seni sevdi. O da gitti sen gibi. O da hepten bıraktı yetim. Onun yokluğu belimi büktü senin yokluğun kambur etti. O yüzdendir bir ay önceden başlar ağrısı belimin. Yüküm mü ağır, sorumluluğum mu fazla? Giden gidiyor da kalan hep yasta! Gözümde her zaman hazır bir damla yaş ardı çağlayan. Bir vatan deyince bir babam. O yüzden sevmem kasımları. Ayrılanlar kavuşmaz gidenler dönmezmiş. Unutandan unutulan mektup beklermiş. Masallarla büyümedik ki masal anlatalım. Destan dinledik Dedem Korkut'tan o boy boyladı soy soyladı. Kız anadan görmeyince öğüt almaz dedi. Bildiğimizi yazdık. At ayağı külük, ozan dili çevük olur; iyegülü ulalır, kaburgalı büyür dedi. Seni yazdık. Şairlik yoktur hüner diye dilimde. Olsaydı bir de destan yazardım gönlümce. Sana yazmış şairler kutlu beste. Senin olmadığın kalpte hedef de yoktur heves de. Isteyen çalsın isteyen söylesin. Geceniz huzur dolsun. Akıbetiniz hayır olsun. Uyanacağınız bir gün dileğinde Tanrı Dağın çevresindeyim. Esen olun!

10.11.20/02:12|fk





















Hiç yorum yok:

telaşsız

 çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...