1 Mart 2024 Cuma

umutlu🪁

Bir mucize olsa, sihirli bir el tüm ümitsizliğimin üzerinde dursa. Tek tek alıp söküp atsa içimden. Bir kaç yıl sonrası hakkında bir tüyo verse. Çabaladığımıza değiyor mu görsek. Değmiyorsa değdirsek. Uğraşak didinsek ne iyi olurdu değil mi? Umutla uykuya dalışlarım yorgun bir zihin ile kapı gıcırtısına benzeyen paslanmış eklemlerim 30'lu yaşlara takıldın diyen bir düzen içindeyim. Halbuki ne çok merak ederdim bu yaşları. Umutsuz bir kayboluşa teslim ederken benliğimi yeni bir ses yeni nefes diyecek halde hiç değilim. Eskilerle yetiniyorum. Eskiler eskimedikçe benimleler.
Bir ümitsizlik kuyusuna hapsoldum yine fark ise kuyuya kimsenin ip sarkıtmasına gerek yok gözlerimi açsam çıkacağım derinlerde. Yükseklik ya da derinlik korkum yok. Ben gördüğümden neden korkayım. Görünmeyen ürkütmez mi zaten. Göremediğim bir gelecekten ödüm kopuyor. Geçmişimden şikayetçiyim. O da dava açtı bana. Yazıklar olsun bana. Heba edilmiş bir geleceğin heva hevesi de yok içimde. Heves de ümitle sanki eş anlamlı. Bu yaşlarda duymayı en arzulamadığım kelime de eş anasını satayım. Yaşın geldi, nereye geldi abi? Neredeydi? Eşler ve eş anlamlılar eş akıllılar eş güdümlüler falan var ya canı cehenneme!
Kurumuş otların arasındayım bu kez, ama bu kez çok farklı. Dibi buz, kar ve donmuş toprak üstünde kurumuş otlar. Güneşin nazik bir dokunuşu cemrenin toprağa düşüşü... hava su mu bunlar güzel şeyler. Başlamak ve başlangıç. Yarım kalmaktan umutlu. Seneyi devriyesinde çaresizliğimin yokluk acısı çekiyorum. Bir eksiklik var. Tuzu eksik hayatın. Paylaşmayı seviyorum. Ama yalnızlık paylaşılmamalı. Bazen zaten kalabalıkken de yalnızlık sisi içinde ebediyete yürümüyor muyuz? Aylar geçti yeteneklerimden sıyrıldım bir inziva halindeyim. Tesellim muhtaç değilim. Bazen sevmiyorum ama bazen işte garibim. Garibanım. Kimsenin tek kelimesine muhtaç olmayacak kadar kibirli olabiliyorum. Egom bazen tavan yapıyor. Havan kime lan! diyorum. Ben benliğime fazla kaptırdığım beni kurtaramıyorum avuçlarımdan kayıp gidiyor. Bir girdap bir kara delik kendi içimde bir memleket.
Yıldızları göremiyorum malum havalar yüzünden. Oysa ki umudumu besleyen bir sistem havuzundaydım. Karanlık çökmeden gelmeyen o güzellik sabrımı beslerdi. Bir yıldız kaysa umutla çırpınan kalbim dileğini aceleye getirdi hep ne hikmetse. Bizim sıkıntımız zaten bu aceleden bu acelecilikten hep. Valla! Sindire sindire yaşasana. O hak senin sen gördün o yıldızı güzelce dilesene akıl fukarası. Olmuyor işte. Olsa ne güzel olur. Olmasa da olsa. Olmasa da olur mu? Bu olmaz. Olsun. Olmalı oldurmalı tez elden. Kaitanın buyruğu. Gitmesin kellen. Asmak kesmek yok oyunda. Yorgunluğun dilinde değil. Kalbimiz kırgın, aklımız bulanmış, gözler yorgun, fasulyeden sebeplerle ömrümüz tükenmiş. Var mısınız zamanında yediğiniz hurmaları sadaka olarak vermeye fırına verdiğiniz mercimekleri tavuklara dökmeye, kaşığımıza gelmedi diye koymadığımız aşa hayıflanmaya. Hadi yine yeni, yeni baştan, yeniden, yenildiklerimizi yenilgilerimizi unutarak, yenik düştüğümüz hayattan galip çıkmaya. Yeneceğiz biz de bir şeyleri en azından! Inadımızı, nefsimizi, düşmanımızı, büyük şehirleri şaka şaka! Yenik düşmemek için çabalamaktan başka çaremiz yok. Nasıl ki yılanın zehri aynı zamanda panzehir ise çivi çiviyi söker öldürmeyen acı da güçlendirir o kadar.

Aynı göğün altındayız bir yan yıldızları göremezken bir yanda yıldızlar yol gösterir. Zamanın akması gerekir dönmezse dünya, kalırsa sabit olmaz değil mi değişmek zorundayız koca çınar ağacı fırtınaya göğüs gere gere büyümüş. Yükselmek istiyorsan düşmeye mahkumsun.

Sefil acıları bir kenara bırakıp kalkalım hep birlikte. Asya'nın eksilerin altındaki havasında umudu arayanlar. Asya bağrımız, bedenimiz, hafızamız. Her şey umut olsun. Umutla kalın gönlünde çiçek açanlar.

01.03.24 |20:13| fk

Hiç yorum yok:

telaşsız

 çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...