26 Şubat 2023 Pazar

dertli

Yoruluyorum be! Bunalıyorum. Kimseye inancım kalmadı. İnamak, güvenmek bunlar bana o kadar uzak sözler ki.. İçim yanıyor bazen bu yalnızlığımdan. Gözümün önü kararıyor. Herkese ve her şeye inat yine de yalnızlığıma sarılıyorum. Iyi bir beddua almışım belli. Hakettim mi bilmem? 
Bazı acıların tarifi yoktur, adı da yoktur. Anlatamazsın. Ben anlatamıyorum kalbimin en son ne zaman yerinden çıkacak kadar yüksek attığını, kaza yapmıştım. O gün bir iki saat önceden bir güç aldı onu dedi ki senin kalbin az atıyor ver ben elimle yapacam bu işlemi. Seni ayakta tutacam. Aldı kalbimi o güç eli de ağırdı sıktı bıraktı hani sıktı bıraktı. En sonunda da çok yüksek bir uçurumdan saldı aşağıya. Çarpa çarpa, savrula savrula düştü boşluğa. Bu işte bana kalbimin attığını hatırlatan bir anıydı. Ondan sonra var mı yok mu anlayamadım. Benimkisi sadece oksijen-karbondioksit alışverişiydi. Çok şükür var işte solumuzda diyorum. Çevremdeki çoğu insan kalpsizlikle suçlamıştır beni. Atacak yerde kaçacak delik aradığı gibi. 
İşte bazı acıların ve duyguların tarifi yok. Ve bu durum beni benim nezdimde ağırdan yaralıyor. O güzel rüyaların sonunda uyandığındaki mutluluk ya da aradığını bulamadığındaki kırgınlık gibi ama öyle değil. Özlem var, pişmanlık var çorbada tuzu olsun hadi korku da var. Ama ortaya karışık şefin speciali gibi değil. 
Ben ne haldeyim kendimi neden bu hallere sürüklemekteyim gerçekten bilmiyorum. Bazen şu oluyor beni yalnızlığa sevk eden en büyük şey birileri için onlar mutlu olsun diye karşılıksız bir şey yapıyorum. Bir tatlı tebessüm yetecek. Bir teşekkür. Ama aldığım karşılık buz gibi bir sessizlik ve onca çabaya rağmen boşuna harcadığım zaman oluyor. Halbuki bir karşılık beklemiyorum. Tebessüm parayla değil. Elini korkak alıştırma kardeşim. 
Hayatımda hep oldu. Çok arkadaşım. Çok değerliydi. Onlar için kendimden taviz verdim. Ama bulundukları yerden uzaklaşınca ilk kaçtıkları kişi ben oldum. Bunun nedenini hep kendimde aradım. Onlara bilmeden bir söz mü söyledim, bilmediğim bir yaralarına tuz mu bastım dedim. Ama hiç bir zaman bu insanlardan cevap alamadım. Benden gidene bir eyvallah da ben çektim. 
Bazen sosyal medya lanetinde denk gelen insanlar oluyor. Laneti öyle bir hızlı yayılıyor ki bir fotoğraf seni o unuttuğun duyguları sana geri hatırlatıyor. Ve kalan sadece öfke oluyor onca zamandan sonra. 
İsyediğinizi aldığınızda mı değersiz oldum kızlar? Başınız sıkışınca ilk durak ben olduğumu hatırlamanız sizi sehil mi hissettiriyor artık. Ama acizsiniz. Ben kime ne yaptıysam iyilik düşünerek yaptım. Bir Allahın kulu da çıksın verdiklerini kibrinden verdin desin. Ona da eyvallah çekerim. Ama sorun sizsiniz. Beyler bayanlar. Siz benim iyiliğime layık değilsiniz ama ben layık olduğum gibi davranıp yaşıyorum. Ve artık sizlere zerre kadar güvenmiyorum. 
Insanın gidecek bir yeri olmalı. Her şeyden vazgeçtiğinde, pes ettiğinde, yorulduğunda, düştüğünde gideceği bi ocak. Dumanı tüten, baba kokan. 
Babamın öğütleri ne zaman bunalsam aklımda. Dilimde bir Mahsuni Türküsü. Bir çaresizlikte çare arama... Arada merhametim kabardığında insanlara yardım ediyorum. Anneme bir şeyler alıp gönderiyorum. Artık sadece kendime yöneliyorum. Çünkü eğri olan benim. Benim doğrulmam gerek. Halbuki Yunus Emre getirmezdi dergaha böyle odun. Ben beni unutmaya da hazırdım. O da olmadı kaldım. Sınıfta kaldım. Kast sistemi gibi çıkamıyorum da artık. Ne yapsam bulurum doğruyu. Doğruluk kime göre doğru. 
Duyduklarıma inanıyorum. Çaresiz bir teslimiyetle boyun eğiyorum direnişime. Bu bana çok ağır geldi. Mutlaka zorlukla beraber bir kolaylık vardır'ı kazıyacam ömrüme. Zorlanmadan yaşayamaz oldum. En azımdan bileyim artık durumu. Söz uçar yazı kalır oldu mu? 
Omuzlarım ağrıyor. Taşıyamıyorum yükümü. Kilolarca patates ile okul yolunu beller gibi... hikayeyi bilen bilir. Kıssadan hisse. 
Gelen gideni aratırmış. Keşke gidenden bulamadığını gelenden ummasaydın. Kimse sen değil. Basit düşün basit yaşa. Kasma. Ütüsüz de giyilir gömlek. Ekmeksiz de yenir yemek, yürüyerek de gidersin gideceğin yere, az uyursan çok yol almazsın belki ama daha dinç olursun gün ortasında. Az yersen ölmezsin. Çeşit çeşit giyinmezsen yoksul damgası yemezsin. Yoksa yok demeyi öğrenmelisin. Senden isteyende de yok. Unutma hayat basit. Zorluk var ama dağına göre kar. Sen bir tepecikken Tanrı Dağlarına özenme. Oranın kışı sert ve çetin. Gücün varsa yaşa, uğraş, didin. Engeller olacaktır kesin. Ama sen her zorluktan masıl feraha erdiysen yine bulursun karanlığında ışığı. Işık yoksa bir yıldız yol gösterir. Bir kurt ulur esenlik verir. Bir ay dolar ömründe sırdaşın olur. Sen sen ol dersini al. Unutma. Yıllarca yazdıklarını bir gün oku hesap et. Yazı Tanrının yazısı. Yazılanı yaşayan sen. Yazmak geliyorsa içinden yaz. Üstü kapalı değil altı çizili yaz. Senin farkın bu olsun. Geceniz hayır olsun. 

27.02.23/03:11|fk


10 yorum:

Bu Adam dedi ki...

İnsanlık adına özür dilerim Fati hanım, gün yükselecektir bir evrede, yaşam olacaktır.

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

Özür dilemesi gereken benim. Beklentim olduğu için. Gün hanhi evrende yükselecek bilemem benim evrenimde hep batmış oluyor. Sabahı görmüyor cânım yazılarım. Güneş doğmuyor üstüne.

Bu Adam dedi ki...

Estağfurullah, özür dilenecekse ancak kendinizden, içinizden özür dileyin, diğerleri için değil. Kendi evreninizde, ya güneş sizseniz? Sizin yükselmeniz gerekse, gün olmak, dağlara koşmak, nehirlere uzanmak sonra.

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

😊teşekkür ederim. Yüzümü güldürdünüz.

Bu Adam dedi ki...

Gülümseyin ki güneş yükselsin. Gülümseyin ki gün doğsun. :)
Nihayetinde, tüm diğer kişiler; arkadaşlar, aile, marketteki insanlar, okul yolundaki kaldırımda karşılaştıkların, ben, herkes dış etken. Ne kadar samimi olsa da, ne kadar iç içe olsa da, en yakın kendinize sizsiniz, en samimi. Elbette kendim gibi diyebileceğimiz insanlar olacak, olmalıdır da.

Demli bir çay içmek gerek şimdi.

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

Tesekkür ederim. Gülümsüyorum her zaman. İçimiz başka dışımız başka sanki dünyaya gülücük saçmak mecburiyetinde gibi. Ama güçlü hissettiriyor. Çaresizlik duygusundan iyi. Samimi olmasa da içimde samimi.

Havayı nemsiz çayı demsiz severim.

Bu Adam dedi ki...

Mecburiyet değil fakat gün geçtikçe dış dünyanın muhataplığını gülümseyerek azaltmak oluyor ve değer verdiklerimiz için de ejerji oluyor gülümsemek.
Çaresizlik hissetmeyin, öyle değil.

Nemsiz havada, demsiz çayda oralar nasıl? Oralardan, yaşamdan bahsedin.

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

Buralar kafası karışık bir bahar kış arası. Bazen ayazı iç titretir bazen sıcağı bu mevsim de bunaltır. Her şey yerinde ve zamanında güzel. Arada kalmak arafta kalmak gibi. Mevsimler kabulümüz de insanlar da değişen mevsimler gibi.

Bu Adam dedi ki...

Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha.
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha.

Demiş Cahit Sıtkı, fakat umuda da dokunmuş sonra. Değişen, değişecek olan insanlar hep olacak hatta biz de değişeceğiz, işte güzele, iyiye doğru yol olmak olsun.
Foto-graf (eski filmlerde dedikleri gibi) olsa sokaklardan, göklerden, perspektif katsa yaşama, kültüre, bahsetseniz, he?

Tanrıdağın Rüzgarı dedi ki...

Eyvallah. Küfür gibi yazılar yazacağım. Direnen zaman ve dünya ayakta alkışlayacak. Gün gelecek ayaklar prangalı ama başım arşa yükselecek yasaklı düşlerimle küfür eder gibi yaşayacağım.😁 bekleyin.

telaşsız

 çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...