Bir insanı sevmeye önce yokluğundan başlarsın der bir yazar. Ne kadar zor değil mi yokluğa tutunmak onu sevmek... beklemek ama gelmeyecek olduğunu bilmek. Ve bu umutsuzluk ile yaşamak. Burnumun ucunu sızlatıyor. Çok zor düşünsenize! Ona dokunamamak, hissedememek, öpüp koklayamamak, hayal aleminde de yaşayamazsın ki. Insanoğlu yetinmeyi bilmez. Bazen hayal de olsa tatmin eder. Ama insan böyle de delirmez mi? Delilik aklın insanı terketmesi değil miydi? Insan sırf o his için meczup olmaz mı? O beni terketmeden ben onu terkedeyim der aklına. Bir şansı daha olsa gidene gitme demek isterdi. Sanki mümkünmüş gibi. Ama gitmeyi arzu etmese de gitmek zorunda olduğu yerdeyse. Ve seni izliyorsa güzel yaşaman için tüm enerjisini sana üflüyorsa. Ahh gidenler! En çok korktuğum şey yüzünüzü unutmak. Ve geldiğimde size kavuşamamak. Ahhh! Ne ahlar çekerim daha ben. Vahlar da ahlar da bana. Yokluğu sevmek çok ağır. Bir gülüş bir sarılma. Hisli ama gölgesiz veda. Yokluğu sevmek ceza. Sanki tüm günahları sen işlemişsin, cehennemin dibindesin, kara yere girmişsin, cellad sensin, kütükteki baş da sen, yokluk var ya, kocaman bir ukde, yetişemediğim gök kuşağı, ağır bir pamuk yığını, yokluk dilindeki acı his, çıkaramadığın ses... yokluk bela be! Şaha kalkmış atın yere sert vuran ayak sesleri. Yokluk çöldeki vaha, var ama belki rüya...
Varlığı herkes sever. Tüm maharet yokluğu sevebilmekte. Biz alışkınız zaten hep yokluğu sevmeye. İnanamaya ve özlemeye.
Saf bir gerçeklik ama perde arkasında. Hissediyorsun ama dokunamıyorsun. Tüğlerin diken diken, ses yok, iz yok, üçüncü boyut. Ama kapısı yok. Aynı yerde ama yok. Var mıyız ki? Var olmak nedir tarif et bi!
Görmeden sevmedik mi Hz. Muhammed'i? Allah gözle görülür bir varlık mıydı ki? Yüreğimize yerleşmedi mi kulağımıza okunan ezan sesi. Giderken uğurlandığımız selâlar. Ezan da bir Selâ da. Allah birdir can da bir. Şu yaratılan evren şu kâinat şahittir. Bir perde ki görülmez kalksa akıl kabul etmez. Görmeden de sevdik. Yokluğu sevmeye yaratılıştan bağışıklığımız var. Yokluk sevilir zaten ancak, sonsuza kadar. Sonuna kadar. Görmeden sevdiklerimiz tarihte kaldı. Tekrar görememek o özlem kalbi daralttı. Ya gördüklerimiz yoktan var edilen şu dünyada kimseye kalmayan şu yalan dünyada, ya gördüklerimiz neydi? Tanıdık bir rastlantı. Biz yaşadık bu hayatı. Hep beraber. O yüzden gönülden sevdik görmeye ihtiyaç duymadan sanki.
Keşke gerçek olsa Hz. Yusuf ile zindanda, Hz. Muhammed ile Hira'da, Kürşat ile aynı meydan okuyuş, Fatih'le aynı dilek, Atatürk ile yoldaşlık bu devre dik gülüşümüz olsa. Var olsa Atsız. Tanıdıklık tanıklığımızdan. Tufan'da boğulmadık, çarmıha gerilmedik, ateşe atılmadık nasıl olsa. Uçsuz bucaksız vadileri yurt yapmadık kendimize, kopuzumuzun teli ün salarken denize Oğuzkağan payına düşeni paylarken kırdığı okla, Attila gibi Avrupa, Cengizhan ki hanlar hanı, Alparslan'a öğüt Alper Tunga'dan, Tomris kesti başı hiç düşünmeden. Inancımız ile sevdamız bir döşte. Tanrıdağlarına bakarak Göktanrı'ya ettiğimiz secde. Biz demedik mi görmeden sevdik diye.
Ama yokluğu sevmek güç ister önce. Yokluğu ancak varlıktan çıkararak tarif mümkün. Arife de tarif ne mümkün. Biz yokluğun Arifi olmuşuz. Yokluğa düşmek kârımız olmuş. Kavuşmak varsa, ucunda ölüm, yokluk dünyası. Varmıydık ki yok olalım davası. Sandık ki bize kalacak dünya. Kime kaldı ki dünya ölmeyen var mı can taşıyıp. Emanete bir süre vekalet bizimkisi. Yokmuşuz bildik doğrusu.
Yokluğu yine de sevmek çok zor. Yok olmadan farkına varanlardan olalım. Geceniz ayaz zaten rüyanız serin olsun. Yıldızlı gökte bir yıldızınız var olsun. Ay ile aydınlansın kalpleriniz. Sisleri kalksın kalplerinizden kötülüğün. Dualarınız varsa da cümleten kabul olsun. Esen kalın. 😘
13.01.23/02:31|fk
12 Ocak 2023 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
telaşsız
çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...
-
Fatımalar düşkündür babalarına, babalarından sonra kalmak mirastır Hz. Fatıma'dan onlara... 25.05.19/03:27|fatikozanoğlu
-
Hiç giymediğim kıyafetlerim oldu yıllar var. Kiminin bedeni uymadı. Yokluk gördük çok zaman. Birileri verdi koyduk bir köşeye. Giyilmedi, gi...
-
Bir arkadaşım var, her ne kadar tanımasam da kimdir, necidir bilmesem de... ben kendime "yazarak konuşanlar" derken o "sonral...
8 yorum:
Yokluğun giderilmesi de ancak yoklukla belki; iki yokluk, varlığı ateşler mi?
Bir de, hangi ok yönüne ya da arkalarındaki çayırda piknik mi? :)
Meçhul kaderin çizdiği yoldan gideceksin.
İşte bu rüzgâra kendini bırakmak mı?
Hem, ya adam âmâ ise, yol bilmez, iz bilmez?
+ Bende yok sabr u sükûn, sende vefadan zerre; İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere. Der NâBi. Na'da Bi'de yokluk anlamına gelir kelime başında. Iki yoktan da mutlaka bir şey çıkar bu pozitif bir değer mi olur onu bilemem. Ama matematik iki negatif sayının toplamının pozitif olduğunu söyler.
+ Hangi yönü seçeceği kişinin kendine bağlı. Zaman çayırlarda tembellik yapma zamanı deği maslesef. Piknik yaza kalsın.
+ Rüzgarın nereden eseceğini biliyorsan pek de rüzgara kapılmış olmazsın. Kendini bırakmışsan bu bi teslim olmuşluktur.
+ Köre zaten yol tarif edilmez. 😅
Matematik her zaman güven verir. :)
Rüzgârın nereden eseceğini biliyor musun öyleyse? Dağlardan gelip denizlere uzanan rüzgârlar belki..
Kör diye yolsuz da olmasın:d
Bir de, çayırlarda salınmak gerek bu kargaşada arada.
Rüzgar nereden eserse essin nasıl eserse essin kayadan götüreceği tozdur. Bi Türkü var, ben gönlümü toprak sanırdım taş imiş meğer taşa tohum ekilmez imiş diye.😊 hele dediğiniz gibi dağlardan denizlere esiyorsaa bendendir.
Körler yolsuz olmaz. Ancak yolun kendisi olurlar. Aşık Veysel gibi. Yol gösterirler.
Çayırları bulsak salınırdık. Çayırlar da dinlensin bu kış da.😁
Gönlünüz taştan değildir de, tohum taştır belki :)
Yol olur da bazıları, yollar bize memleket şarkısıyla koşarlar toplumdan uzaklara.
Çayırlar dinlensin, bulutlar dinlesin :)
♥️
Yorum Gönder