28 Haziran 2025 Cumartesi
düştüysek kalkarız daha ölmedik ya!⚡️
Bu aralar çok gözlem yapıyorum. Çevremi, insanları ve davranışlar silsilesini. Bu hafta içinden itibaren hergün birileri bir söz verdi ve tutmadı. Birileri ile buluşacaktım ama aramadı, kararlaştırılmış gün ve saat olmasına rağmen. Bu bir tesadüf müydü pek emin değilim. Ben de ısrar etmedim üstüne hatırlatmadım ve aramadım. Birbirinden bağımsız olay ve kişilerin beni görmezden gelmeleri mi deyim yok saymaları mı yoksa hatırlanmaya değer mi bulmamaları. Bilemedim. Ama düşündüm ben mi istedim zorla ki, söz vermek zorunda bıraktım, ısrar mı ettim... bazen olmaz. Galiba bu insanlar da benim yörüngemden çıktılar. Çekmiyor galiba uydular falan. Ve inan umursamıyorum. Sadece bu kadar tesadüf Merkür veya Satürn'e yıkılmamalı diye düşünüyorum.
Topladım her şeyi. Kafamda da hayatımda da konuşulacaklar konuşuldu, atılacaklar atıldı, boşverilmesi gerekenler boşverildi ve gönderilmesi gerekenler son derece rahat bir biçimde gönderildi. Hani meşhur bir söz var ya "her şey sen de bitiyor" diye. Bende başladı bir hastalık yüzünden ve yine bende bitti. Kafam da gönlüm de rahat. Bilinmezden çıkmak huzur veriyor. Hep derim, ya siyah olmalı ya beyaz gri olmaz. Ya iyisindir ya kötü. Ortası yok bu işin. Her insan bünyesinde barındırır iyiliği de kötülüğü de ve ikisi birbirine karışmaz içlerinde taşırlar o duyguyu.. o yüzden sevmiyorum bu kargaşayı. Düz bir insanım ben senin imân beni bağlamaz ki.
Bir hocam var zamanında babam gibi gördüğüm, hizmette de saygıda da kusur etmediğim. Bana hep sen, sana faydası olacak, senin yolunu açacak insanlara yaklaşmıyorsun. Bildiğini okuyorsun diyor hep. Bu hocam dört yıl boyunca yardım ediyormuş gibi yapıp aklımla oynarken ben yine özümden taviz vermemekte diretiyorum. Bu gibi insanlar hepinizin hayatında vardır. Siktir çekemezsiniz. Sizi kalıplara sokmaya çalışırlar. O'cu bu'cu olursunuz. Orospu çocuğu gibi. Omurganız olmazsa yılan gibi her delikten geçersiniz. Ben deve olmaya razıyım. O diken ağzımı parçalasa da ben yerim. Insan olup sizin yediğinizi yeyip sizin gittiğiniz yola gitmektense.
Bir devir daha kapanıyor dolu dolu geçen bol öğrenmeli, bol kavgalı, bol kazıklı... ama mühim olanı başarmaktı değil mi? Oğuz Atay'ın misafir teorisini yenmek. Yolun başındayken sonunu bilmek. Sana yalan söylendiğini üst dudağındaki o gülümsümeden, seni anladığını gözlerdeki hüzünden anlamak. Sana boş vaatlerde bulunanları içinden söve söve anlamlı bir gülümseme ile dinlerken günün sonunu kestirmek. Çok şey... yardım için defalarca kandırılıp yok sayıldığını bile bile yine yardım isterken, bir umut olacak işini bile oldurtmaz bu insanlar ya, ha bunu bile öğrendiğim yaştayım.
Aileme ne kadar kızgın ve kırgın olsam da en işe yaramaz aile üyem bile bu insanlardan bin kat daha inançlı daha omurgalıymış anladım. Şu inanç meselesine gelecek olursak da hep gözünüzün içine baka baka " ben sizin inandığınız Tanrı'ya inanmıyorum" derken dahi anlamadınız beni. Ahh din softaları! Ah bu devrin Firavun'ları! Size genlerinizden riyâkârlık aktarılmış. Münafıklık ve de yavşaklık. Nerede bir şey abartılıyorsa orada o şey yoktur. Herkes kendinde olmayanı ister.
Geçen ay Ankara'nın tepesinden uçakla uçuyorken farkettim, her beş yüz metreye bir cami dikilmiş. Neyin ispatı bu camiler bre gafiller.! Insanı insanlıktan, dindarı dinden çıkarırlar. Vergi kaçırmanın yolunu camilerde bulmuşlar. Ahlak çökmüş, din çökmüş, milleti de siliyorlar. Savaş bizi yıkamaz zaten enkaz halinde 21. yy'ı can çekişerek geçiriyoruz.
Bir kesinlik var ki o da büyük başarılar büyük yıkımları getirir. Yeni çağı başlatan Fatih, en büyük yıkımı getirmişti aslında. Yükselme döneminde ecdadı devrinin koşullarını bilseydi komşuları ile uğraşmak yerine bugün bir karış toprağı olan ülkelere yaranmak zorunda kalmaz borçlu da olmazdık. Aq barbarlarına kuyruk olmaya çalışmazdık. Hâlâ birilerine yaranmaya çalışıyoruz şu yüz yılda. Anasını satayım ben 33 yılda anladım da bunları, bu millet 5000 yılda anlayamadı.
Neyse bir saat yine yazdık kafamızı susturalım diye. Yazmak için de yazmaz insan içine sığdıramadığını gücü yettiğince kalemine anlatır. Bardağımızı boşallttık artık doldurana kadar, şey de denir de mi "Eteğindeki taşı dökmek" ?? Görüşmek üzere, esen kalın uyuduğunuz uyku sadece dinlenmek için olsun. Uyumak için koyun sayan bir nesilden Kurt sevmesi beklenmez. :)
29.06.25 /02:07|fk
14 Haziran 2025 Cumartesi
telaşsız
çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare arayabilirim, istesem vazgeçebilirim ya da istesem kaybolabilirim. bir hafta oldu evden çıkmadım pencereyi ara ara açıyorum. dışarı bakıyorum ve yürüyen kalabalığı, sıcak havayı, esmeyen rüzgarı görüp tekrar pencereyi kapatıyorum. yıllardır dizi izlemiyordum öyle ara ara baktığım şeyler vardı ama sıkılıp devam etmiyordum bir haftada ne kadar dizi izleyip bitirdim saymadım. sarmadı kapattım. ben var ya kitaptan sıkılsam ayıp olmasın diye okuyan insandım valla içim de almıyor dışım da. sanırım bir tükenişin içindeyim ya yeniden doğacağım ya da bu iç bunaltıcı ortamda boğulacağım.
hedefsiz, isteksiz, umutsuz, yorgunum. bayadır ağrımıyordu boynum, o bile başladı usul usul. halim keyfim yok. buna depresyon mu derler yoksa işsizlik mi bilemedim. yazları oldum olası sevmedim. bu havalar beni daha depresif yapıyor ve çaresiz de değilim ama içim almıyor. biri beni şöyle bir dövse kafamı gözümü kırsa, elim kolum sarılı olsa ancak o zaman sanırım bu hissizlik yerini acıya bırakacak. lan canı dayak isteyen bir benim sanırım valla bu sıkıntıyı atacak başka bir şey bulamıyorum. hiç dayak yemedim belki filmlerde görüldüğü gibi değil diyeceksiniz ama çok bisikletten düştüm haftalarca kolum bacağım sargıda kaldı, yara bere içinde çok gezdim o yüzden o acı var ya kolunu dahi kıpırdatamama o acı bana unuttururdu her şeyi.
ama düşmek yasak. sonsuzluk yasak diye bir roman var bak okumanızı şiddetle gdsggfdfg tavsiye ediyorum. şiddet yok tabi romanda öyle yasak falan deyince aklıma geldi. baş ağrım dinmiyor yazmak da unutturmadı bak kendimle çeliştim ağrımı unutmak için yazarken ağrılar dileyip içimdeki acıdan kurtulmaya çalışmam ne büyük çelişki. içim dediysem kafam. malum kalpte bir acı bir sıkışma bir üzüntü keder yok. kafam susmuyor. tenin ağrısı belki içerimi susturur umudundayım.
derin bir iç çekiş ve kırgın bir ruhtayım. çabalıyordum vazgeçtim. kendimden bile sanırım vazgeçtim. erol evgin diyor ya '' hani yıldızlar yanıp sönerken, hani bir yıldız kayar da insan, hani bir telaş duyar ya birden, işte öyle bir şey''... bırak tek yıldız kaymasını yıldız yağmuru görsem içimdeki ölüyü diriltemez kaldı ki telaş, ölüde hissedilmez. dua ederken bile artık edecek bir temennim yok, elimi açıp susuyorum, bir köle teslimiyetiyle ne verirsen razıyım der gibi, dilek yok, hayal yok, zaman yok... neyse küçük harflerle yazdığım bu yazımı bir gün güzel şeyler olur eski heyecanımı kazanırım umuduyla bitiriyorum. esen kalın!
14.06.25/22:28/ fk
düştüysek kalkarız daha ölmedik ya!⚡️
Bazı geceler vardır saat dokuz oldu mu uykun gelir akşamın yorgunluğuyla ama on ikide ancak yatağa girersin. Göz kapakların sanki mıknatısmı...
-
Fatımalar düşkündür babalarına, babalarından sonra kalmak mirastır Hz. Fatıma'dan onlara... 25.05.19/03:27|fatikozanoğlu
-
Hiç giymediğim kıyafetlerim oldu yıllar var. Kiminin bedeni uymadı. Yokluk gördük çok zaman. Birileri verdi koyduk bir köşeye. Giyilmedi, gi...
-
Bir arkadaşım var, her ne kadar tanımasam da kimdir, necidir bilmesem de... ben kendime "yazarak konuşanlar" derken o "sonral...