27 Kasım 2019 Çarşamba

Eğitimde ihmal...

Öğretmek mi öğrenmek mi mesele?

Içim hiç rahat değil. Huzursuzum. Gözlerimi kapatıp görmezden gelemiyorum hiçbir şeyi. Hele o bi haksızlıksa. Çocuklar bizim geleceğimiz. Aklı başında, ne yaptığını, ne istediğini bilen insan yetişmiyor artık. Cengiz Aytmatov'un bir sözü var çok sevdiğim. Insan için en zor olan şey her gün insan kalmaktır. Der. Ne güzel ne yerinde ne doğru bir söz. Insanı insan yetiştirir. Önce onu doğuran ana sonra hayatında eğitim aldığı süre boyunca kademe kademe öğretmen. Annelerimiz cahil de olsa çok iyi bir evlat yetiştirebilir. Okumakla hiçbir ilgisi yoktur cehaletin. Cehalet insanın beyni ile yüreği arasında bir kara noktadır. Bulaşıcıdır. Kangren eder ilerisi. Velhasılı bu deli kızı kedere sokan güç yetirememektir. Gücü yetmez her istediğine. Kocası, sevgilisi tarafından şiddet görüp dövülene de öldürülene de... bir ay önce Kırşehir Merkez'de bulunan Kent Park'ta bir babanın kızını etraftaki kalabalığa aldırmaksızın söve söve dövdüğüne şahit oldum. Bakıp seyirci kalmak kanıma dokunurdu. Babaya mâni kızına kol kanat oldum. Arkadaşlarımla beraber tabiki. Meraklı kalabalığı yollayıp kızın korkudan kısılmış sesinde duyduğumuz ilk cümlesine bakarak polis çağırdık. Polis çağırın dedi. Bir insan ne yaparsa yapsın hak etmiyordu insanca olmayan dayağı. Hangi hayvandan gördünüz eşini dövüp yavrusunu parçaladığını! Öyle bir çıkmazdayız ki... Güven de yok inanç da... Peki neden bu hale geldik bizi bu hale getiren neydi? Yüz yıllarca zalime korku mazluma umut olmadık mı? Onlanlar ceddimiz değil miydi? Çokluğa karşı azlığın yanında olmadık mı? Yine olanlar bizden değil miydi? Televizyon dizileri ne güzel dost, komşu, akraba, kardeş oldular de mi bize? Ah Batı! Lafı uzatacağım zorunuza gitsin diye ki benim vicdanım rahat değil. Uyutmuyor. Belediyeye gittik böyle durumlarda bir çocuk bir anne bir halk gelip kime danışacak? Ölünce mi haberiniz olacak? Diye. Ellerinden bir şey gelmezmiş. Bizi çok güzel bir şekilde gönderdiler sağolsunlar. Onlar belediye iken bir şey yapamıyorlarsa biz ne yapabiliriz? Sağolsunlar Cimer'e şikayet edin dediler. Buna ne deniyor? It ite buyuruyor... Sonuç olarak ahvalden bir haberiz.
Şimdi gelelim diğer konuya. Bu diğerinden daha fazla yaktı canımı. Neden mi? Ben her ne kadar işimi yapamıyor olsam da bir gün elbet yapacağım. Zaten öğretmek dört tarafı kapalı üstünde damı olan bir yerde olmaz sadece. Insan her yerde öğrenir. Bi ablamız var bizim. Güçlü, kuvvetli, tek tabanca yaşayan herkesin sevip saydığı bir ablamız. Kırşehir Belediyesinin tek kadın belediye otobüs şöförü. Kendi yağında kavrulan bir anne o. Küçük bir kızı var. Kırşehir Merkez Yunus Emre Ortaokulunda okuyor. Daha kaç yaşında Allahım! Bu kızımızı bir kaç öğretmen olamamış o mesleği hak etmeyen ve derhal o meslekten atılıp tek kuruş öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğin ekmeğini yemeyi hak etmeyenlerin çocukları sindirip dövmüşler. Evet sadece sıkıştırmakla kalmamış tekme tokat saç baş tek bir çocuğu bir sürü velet dövmüşler kızlı erkekli. Baba yok. Anne gelip hesap sormuş. Kamera kayıtları silinmiş. Öğretmen sıpaları kayırılıyor. Ve o an orada bulunan hiç kimse bu duruma müdahale etmiyor. Müdürün anneye cevabı, kızınızı ben koruyamam imamhatip'e gönder. Oluyor. Beni alakadar eden kısım birincisi adalet ikincisi o müdür benim de müdür yardımcımdı 2005 yılında. Şaşırdım mı hayır! Fatma abla beni arayıp ne yapması gerektiğini danıştı bana. Bir kaç bir şey söyledim ama bugün öğrendiğim kadarıyla hiçbir değişiklik olmamış ve bu çocuk iki haftadır derse gitmiyormuş korktuğundan. Bu çocuğun gelecek hayalleri ne olacak? Kim koruyacak onu?Ve tehdit ediliyormuş. Nereye gidersen git buluruz seni diye. Insanlara çare olun ya! Kayıtsız kalmayın! Bu nasıl bir dünya lan! Bu nasıl bir insanlık.! Bu nasıl bir eğitim! Bir öğretmen düşünün kemoterapi gören öğrencisine hergün ders anlatmaya moral vermeye giden. Bir öğretmen düşünün iki haftadır bir kız çocuğu dersine gelmiyor merak etmeyen. Sizin öğretmenliğiniz batsın! Vicdanınız kurusun! Tek tek isim isim ben sizi bir vatandaş olarak CIMER'e şikayet etmezsem benim de vicdanım kurusun! Kaba kuvvet elbette kolay ama sizden benim bir farkım var. Atanamayan onca öğretmen dururken o yerlerinizden sizi edecekler var. O kavgacı çocuklar zamanında eğitilselerdi insanın kıymetini, insan olmanın kıymetini bilsinler diye yetiştirilselerdi şimdi böyle bir şeyle kimse karşılaşmazdı. Öğretmenliği son çare diye düşünenler, mesleğini sevmeyenler, tespit edilsin ve uzaklaştırma değil meslekten men edilsin. Şimdi siz düşünün! Kınama mı kurtarmaz!.. kim nereli, kimden, kimci... Kimin neyi var? ... Bir tilki hükmü varsa bir de kurt töresi var bir bozkurt töresi var.!

00:34/27.11.19|fk

24 Kasım 2019 Pazar

Necip Fazıl Kısakürek


"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?"
Yine mi şiir diyeceksiniz. Ben yetimim. Yetimi severim. Bugün bir rüya gördüm. Dedemin bağındayım. Bilmediğim bir şeyden kaçıyorum. Derken üç erkek çocuğu 9-10 yaşlarda. Kim, neci bilmiyorum? Ama çocuklardan birinin bir kimsesi ölmüş aralarında konuşuyorlar. Birbirlerine teselli veriyorlar. Ben durur muyum? Saklandığım yerden çıkıp çocuklara kulak misafiri olduğumu ve üzülmemeleri gerktiğini benim de babamın olmadığını söylüyorum. Onlar beni tepkisiz dinliyor. Derken daha ikna edici olmak için Necip Fazıl'ın bu meşhur şiirinin ilk iki dizesini okuyorum inançla. Ve açıklama gereksinimi duyuyorum. Bu yaşlarda belki de bilmiyorlardır bu şiirin anlamını deyip.  Kendimce, çocuklar bu alem yani bu dünya Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav.) Hatrına onun yüzü suyu hürmetine yaratıldı. O bile öldü. Biz ki dünyada bir toz bir zerre dahi etmezken bu acı niye? Diyorum. Anladılar mı beni pek rüyada kalacak kadar zamanım olmadı bilmiyorum. Ama kendi kendime üzüldüğüm şeylere rüyam aracılığıyla cevap veriyorum. Bilmeyenlerinize okuyun diye...⬇️

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e hoş geldin, diyebilmek de hüner...

O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?
Toprağın altındaki saklambaçta var mısın?
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!

Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta...
Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta...
Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut!
Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!
N.Fazıl Kısakürek

21 Kasım 2019 Perşembe

Adil Erdem Beyazıt

Yaşımdan yorgun yaşımdan telaşlıyım...

Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımızı!
Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı!
Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!
Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler!
Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!
En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman ayrılığın yarasını!
İnsan baba olunca anlıyormuş babası

#ErdemBeyazıt

Canım ne zaman derinden yansa bu şiir sıralanıyor dilimde. Bir dua bir tılsımlı söz gibi. Acımı dindirmiyor ama babasızlığımı tekrar hatırlatıyor bana. Bazen yaşımdan daha yorgun ve telaşlı olduğumda, omuzlarımdaki yük elbette hafiflemiyor ama boğazım düğümleniyor. Iki omzumda ağır bir yük, belim bükük, gözlerimde zorla zapdetmeye çalıştığım yaşlar o buğu... içim buruk. Elbette ki babasızlıktan değil. Onun da etkisi var elbet ama... dağına göre kar... Ben babamın sırtını dayadığı, daima güvendiği ruhu gibiydim. Kendinden emin olduğu kadar emindi benden. Belki de onsuzluk bu yüzden ağır geldi hepten.
Annem gariban bir kadın, kimseye bi yükü olmaz. Verirsen alır. Rahattır. Bi güvenci bana. Dört kardeşim var ama su dahi istemez onlardan. Onlarda vermez zaten. Kız çocuğu merhametlidir falan filan... Erkek çocuğunu şımartın yükü kız çocuğuna verin. Hiç Adil değil!
Yetim olmak peygamberimiz Hz. Muhammed (sav.)'den bize mirastı. Başımızla beraberdi. Zira Allah (cc.) Bizi yetim bulup barındırmadı mı? O zaman yetime iyi muamele etmek, hakkını yememek lazımdı.
Annem, kimi nalına kimi mıhına vurur der. Hep nalımıza vurdular. Akrep gibi akrabalar sağolsun. 13 yaşımdan 25'ime kadar teyzem büyüttü beni. Annemden daha çok annem oldu. Ama annem olmadı. Neden mi? Annem değildi. Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar der yine annem. Teyzem ilk duyduğu lafa beni sattı. Ben de babamın dediklerini hatırladım. Sana kimse dost değil. Sırtını Allah'a daya! Derdi. Onu yaptım. Bazen ne kadar üzülsem daralsam da biliyorum ki Allah yârdır. O yarattığı kulunu yalnız bırakmaz. Ve kimsenin ahı kimsede kalmaz.
Kardeşlerim hayırsız, akılsız, sahtekar ve münafık. Dedemin günahlarını çekiyorlarmış. Ağızlarına dua almazlar. Ablam desen kendine. Gücü gücü yetene.
Benim yok bir işim. Olsa ederdim herkese yardım. İşim yok yardım umanım çok. Kendimi bile düşünmüyorum. Şöyle düşünüyorum da. Sanki herkese borçluyum. Herkes benden alacaklı. Yazık değil mi bana? Herkesin dilinde okumuş adam olamamış lafı. Sanki her gün harçlıkla beni taşladılardı. Sahtekar iki yüzlüler.

Belki 40'larımda belki 30'larımdayım. Yaşımdan büyük yorgunluğum. Allah kerimdir vesselâm.

21.11.19/18:37|fk

18 Kasım 2019 Pazartesi

Buray - Tac Mahal





Beni seve seve canına kat, herkes gibi tek bırakıp gitme...



Duygularımıza bazen bazı şarkılar nasıl da tercüman oluyor değil mi? Bazen kocaman bir mutluluk bir gülümseme nasıl da matemimizi yüreğimizden çekip atıyor...


2 Kasım 2019 Cumartesi

En yüksek dal ile arşa da değse o yaprak, sonbahar geldi mi düşecek tutunamayarak.
02.11.19/14:30|fk

hevessizleştirildik🍂

Tam 00:00'ı gösteriyorken saat, dilime dolanmış son bir kaç yılımı özetleyen bir şarkı. "Sabır öylece kaldı da sabredeni söyle kim ...