25 Mayıs 2025 Pazar

hevessizleştirildik🍂

Tam 00:00'ı gösteriyorken saat, dilime dolanmış son bir kaç yılımı özetleyen bir şarkı. "Sabır öylece kaldı da sabredeni söyle kim aldı?" Bu aralar ohh'lardan çok ahh'lar çekiyorum, derin derin.. çok yoruldum. Hayattaki her şeyden. Zevk alamıyorum artık sabah doğan güneşi izlemekten, akşam batan güneşi görmekten ve yıldızları seyredip hangi takim yıldızına ait gezegen hangisi seçmekten. Geçen hafta memleketteydim 6 gün sadece yolda geçti. Koşuşturmakla. Orada yıldızların ne kadar yakın olduğunu farkettim. Mesela Büyükayı takım yıldızı o kadar yakındı ki görmeyeli 3 yıl geçmiş onu farkettim. Farketmeyeli demeliyim. Bi heyecan o ara oluştu evet. Ben yıldızlara gökyüzüne ve göğe ait her şeye ayrı bir hayranım. O yüzden o bile beni heyecanlandırmıyorsa ölmüşüm gömmeyi unutmuşlar demek yeridir.
Her şey o kadar sıradanlaştı ki heves meves kalmadı insanda. Yaşama sevinci falan hiç yok, kalbim zaten atmayı unutmuş. Ben bu kalbimdeki sükûnu inanç ve tevekkülden sanırdım meğersem gamsızlık alametiymiş. Ailemdeki dünya yansa umursamayan, gelecek mi gelmeyecek rahatlığı annemden geçmiş bize. Bi bende var sanıyordum meğersem ailecek kalbi atmayan insanlarmışız. Yeni anladım. Yoksa insan bu kadar sakin kalamaz bu kadar vurdumduymaz olamaz.
Anlayacağın sabır ve inanç benim neyime? Bugün X hesabıma yazdım "şu tüm duaların kabul olduğu zaman diye bir şey varmış, hangi zaman ?" diye sabah ezanına yakın bir zaman dedi Zeynep. O dua bile ibadet istiyor anasını satayım. Sabahın köründe kalk... Bir buçuk yıl üzerime güneş doğmadı. It gibi çalıştım. O zamanlar neden tutturamadım acaba.? Bir kaynakta o zamana Eşref Saati deniyormuş. Bi yakalayamışım ömrümce şu vakti. Ne kaldı ömrümden geriye peki? Ve kalan ömrümde ne işime yarayacak?
Ümitsizlik kuyusuna yine düştü gönlüm. Uzun zamandır bütün ümidim kendimdeydi. Baktım benden bir yol olmuyor bu kez kendim, kendimi attım kuyuya. Hep başkaları mı atacak. Kurt parçalamadı bedenimi. Duvarı nem insanı gam yıkar. Kurt'un günahını almayın. Hep sıkıntılar bitecek ve karanlığın sonu aydınlığa çıkacak derdim. Ben zaten kuyunun dibindeyim. Yol da yok ışık da yok. Dervişler kendilerini çilehanelere kapatırlarmış. Dünya nimetlerinden sıyrılıp gerçek hakikate ulaşmak için. Ben de zamane dervişiyim. Dervişten farkım yok. Gözümde perdem.
Bir insan ne zaman gerçeğe ulaşır ki? Gerçek var mı ki? Hani dünya yalandı? Ben Neşet Ertaş'ın yalancısıyım. Iyilik ederek gerçeğe ulaşamazsın. Doğru olarak da ulaşılmıyor anladım. Sevgi falansa o zaten heba edildi. Hevesimiz kursağımızda kaldı yine. Iyi şeyler sessizliği sever dediler sustum baktım o da gitmiş. Dün yalvardım Rabbime gök parçalanırcasına bir yağmur yağsın diye. Yağmur temizleyecek kiri pası içine akan bu insanların bulunduğu şehri. Pislik içimizde. Kalbimizde bir kan pıhtısı. Kibir hafif dudakların yanağa çekilmesi ile zühur ederken ayaklarımız bağlı, dilimiz mühürlü, benliğimiz fesat. Bir insanın yola çıkarken son sözleri yalan olmaz, uyarı, hatırlatma ya da helalliktir. Ben şu kadarcık ömrümde en iyi bir yerde kimsenin kalıcı olmadığını anladım. Bir yer iyiyse kimseye kalmaz ama kötülük de kimsenin yanına kalmaz.
Şu sıralar iç çekişlerim arttı. Veda zamanı. Heba edilen bir ömrü burada bırakma zamanı. Israr etmeye gerek yok. Bir şey olmuyorsa zorlamaya gerek yok. Biz bir şey yoksa "hiç mi yok?" diyen bir milletiz. Israr iyi değildir. 100'de ısrar etme 90' da olur, insan dediğinde noksan da olur demişler. Israra gerek yok. Çinlilerin güzel bir sözü var " Neden bu kadar acele edersiniz, telaşınız neden? Nasıl olsa öleceksiniz? " dünyanın savaşmayı sevmeyen en akıllı ülkesi. Sakin yaşıyorlar telaş yok ve en kalabalık nüfusa ev sahipliği yapıyorlar. Biz ise hevesi kaçmış bir misafirden başkası değiliz o yüzden acele ediyoruz.
Yollar koşuşturan insanlarla dolu, trafik geç saatlere kadar yoğun, herkes asık suratlı, bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar. Neredeyse her gün okula yürüyerek gidiyorum. Otobüsler tıklım tıklım, taksiler arap yolcuya kitler gibi fiyat yazıyor. Acele etmeden gidiyorum. Kulağımda rast gele çalan bir müzik ritme göre basan ayaklarım. Adım adım. Ama bugün buna da gerek kalmadı, anladım. Emekler çöpe gitti. Ne emeklerimiz boşa gitmedi ki? Yıllardır çabalayan ömrüm, boşuna bir uğraşın peşinde heba oldu. Bir insan evladı da demedi, yapma etme diye. Yıllardır tanıdığım insanlar bana kuyudaki Yusuf muamelesi yaptı. Ee şimdi diyeceksin sen kendini atmadın mı o kuyuya? Attım ama bu kez çıkmak için uğraşmamak üzere. Çevremdeki herkes bana yardım eli uzatan bir Tüccar muamelesi yaparken bir halat bir merdiven uzatmak yerine ellerini gösterdi. Kimi sefir kimi bedevi kimi yol gösterci kimi ise kardeşimdi. Ellerinden gelen sadece oymuş gibi. Merdiven uzatsa kolu daha az yorulurdu sanki. Bir kova atsa suyuda beraberinde gelirdi. Pes ettirildi. Çölde ne işi var gönlünün derviş değilsen, Leyla'nı aramıyorsan, bedevi değilsen belasını arıyordur şüphesiz bu kulun.
Uzun ettim bir saattir kelime biter mi bitmez, dert biter mi o da bitmez... Gecesi son bir gayret yağmurlu olsun. Etraf serinledikçe içimdeki yangın sönsün istiyorum. Yılları heba olan tüm gençlere aydınlık bir ömür diliyorum. Esen kalın!

00:56/26.05.25|fk

telaşsız

 çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...