Saat 7 çeyrek. Evde yalnızım. Bir hastalık bir ateş. Belimde keskin bir ağrı. Göğüs kafesim öksürmekten menteşesi bozulmuş kapı gibi her öksürüşte savrulup çarpıyor. İçime batıyor nefesim. Yüzümde solgun bir Son Kasım. İçimde öfkeli bir yasım var. Yaslar neden bitmez? Çok canım yanıyor. Oturamıyorum. Kalkamıyorum. Yatamıyorum. Derin bir acı, kederli bir akşam. Uyumaktan yorulmuş bir göz ve gözyaşı dumanıyla buğulu. Dokunsalar ağlarım valla. Sizin hiç babanız öldü mü? Benim öldü, kör oldum. Der Ibn-i Sina. Babamı düşündükçe hala içim yanıyor. Her yıl yine bu zamanlar hasta düşüyorum. Hayattan alacak bir şeyim kalmamış gibi. Biraz daha yakın biraz daha hazır gibi. Ölümden bahsedince arkadaşlarım bana kızıyor. Şu yaşa geldim. Elimde ne bir işim ne bir ne de amacım var. Sadece yaşamaya çalışıyorum, kimseye muhtac olmadan. Bilmiyor çoğu insan. Sert yüzümün altında kalbi kırılmış çocuğu. Elime alıyorum bazen mutluluğu, kalbimden taşmış. Ama paylaşacak kimsem yok. Önceden de güvensizdim. Öyle kolay kolay sır vermezdim. Ama şimdi iyice çekilmezim. Tahammül edemiyorum kimseye. Dinlemek için müzik dinleyip yemiş olmak için yemek yiyorum. Başucumda haftalardır hiç eksilmeyen küçük bir su şişesi. Ev sahibinin kira almaya geldiğinde faturalardaki sıfırı görünce yüzlerindeki hayret ifadesi. Yaşamıyor gibiyim. Bir şeyler hep eksik. Tatsız tuzsuz. Yüzümde en ufak bir yaşam ifadesi yok. Acı çekiyorum. Hayat var deyip kendime gülüp geçiyorum. Arada derdimi paylaşacak bir dost bulursam ne mutlu. Kendisini pek sevmesem de ideolojik olarak çok güzel bir sözü var, kim olduğunu da siz bulun. Kedilere ağlayıp kuşların yasını tutuyorum. Diyor. Valla öyleyim bende. Sabahları kalkıyorum bir bakıyorum, durakta bir dünya insan. Daha gün doğmamış. Üzülüyorum. Nereye gidiyorlar, hayatlarında neleri değiştirebiliyorlar diye. Her gün geçtiğim yolda marketin önünde dilenen 40'lı yaşlardaki Rus abiye de çok üzülüyorum. Hava çok soğuk. Ayak bilekleri açık. Derisi soğuktan kaskatı olup gerilmiş. Burnu kıpkırmızı. Ya votka ya konyak kokusu. Yaşlı babuşkaların evimin hemen altında soğuktan gerilmiş elleriyle demet demet çiçek satması. Otobüste uyuklayan çocuklar. Derse geç kalan öğrenciler. İstemediği işi yapmak zorunda olan insanlar, sevmediklerine hergün katlanmak zorunda olanlar. Hepsine çok üzülüyorum. Buzdan yere yapışmadan gideceğim yere gitmeye çalışıyorum. Kendime de üzülüyorum. Yere yapışmanın zevkini hiçbir zaman diğer insanlar gibi tadamayacağım için. Hiçbir zaman düşmekten korkmadım. Hatta piste bir huyum var. Düşene gülmek gibi. Kendime dahi. Düşmeye de korkuyorum. Ona da üzülüyorum. En sevdiğim ayakkabılarımı kayma korkusu ile giyemediğime de. Her şey üzüyor beni bu ara. Duygusallık da değil bu. Sanki başka bir derdim var. Sürekli üstünü kapatıyorum. Bilinçaltım beni buna sürüklüyor. Derslere hazır gidemiyorum. Bir suçluluk psikolojisi. Buna da üzülüyorum. Buna çok üzülüyorum. Sanki gücüm yetmiyormuş gibi. Önceden yazdıklarımı paylaşırdım. Kaç aydır onu bile yapmıyorum. Yazdıklarım bende kalıyor. Beni yakıyor. Bir gün bir kitap dolusu yazarsam. Okuyucularım ancak bilecek. Yazıp da paylaşamadıklarımı. Kollarımda hissizlik. Bileklerimde karıncalanma. Son gücümü verir gibi dinlene dinlene yazıyorum. Yazı görür müyüz bilmiyorum ama kışı yaşamayı sevmiyorum. Ayak parmaklarıma kadar bir acı, dizlerimde eskilerden tanıdık bir baskı, şakalarımdan göz altlarıma keskin bir sızı, tüm bedenim kenetlenmiş ruhumu sıkıyorlar. Bedenin yükünü neden ruh çekiyor. Her öksürüşümde canım bedenimden sıyrılıyor sanki. Şu salgınları, hastalıkları ne zaman atlatacaz diyorum başka bir şey çıkıyor ortaya. Insanoğlu akıllı bir varlıkken neden aklını kötülüğe çalıştırıyor.? Neden güzelliklerini görmüyoruz hiçbir şeyin. Ben sevmediklerimi sevmeye hazırım. Yeter ki delinin birisi artık o meşhur kuyuya o meşur taşı atsın. İsteksiz. Meçhul, kederli, bol acılı bir günden yarın doğacak güne selam gönderiyorum. Yarınlar daima umut verir. Esen kalın, soğuğunuz ayaza dönmesin. Göklere bakıp kayacak yıldızı umutla arayıp heyecanla dilekler tutmanın keyfine varın. Gece de gündüz de bizim olsun. Bir kurt ulusun.
20:04/29.11.21|fk
29 Kasım 2021 Pazartesi
5 Haziran 2021 Cumartesi
hiç'lik⚡
Bir insana verilebileceğiniz en büyük ceza sessizliğiniz olmalı. Görmezden gelinme, yok sayılma zaten onun bildiği duygudur. Değersizliği artar. Ve o sizin sessizliğinizden faydalanıp daha kötü hareketlerde bulunuyorsa bu da sizin doğru yolda olduğunuzu gösterir. Sessizlik bazen kılıçtan keskin, silahtan hızlı, ateşten yakıcı olabilir. Değersiz olan gittikçe hiçliğinde boğulurken siz yükselmenin keyfini yaşarsınız. Ne demişti yazar, yükselmek istiyorsanız sizi aşağı çeken yükünüzden kurtulmalısınız.
19:55 /04.06.21|fk
4 Haziran 2021 Cuma
bed'dua
Şimdi bir cümle kuracağım. Kaç kere aynı cümleyi kurduğumu unutarak. Atalar boş yere söylememiş vesselam. Insan 7'sinde ne ise 77'sinde de o olur. Diye. Ki keza öyle. Bazı insanlara ne kadar şans verirsen ver adam olmazlar. Sabretmen para etmez. Cengiz Aytmatov'un da dediği gibi "İnsan için en zor olan şey varsa o da her gün adam olmak, insan kalmaktır." Birgün insan isen diğer gün hayvansın diyeceğim. Hakaret olacak şu temiz varlıklara. Hayvanda sadakati, dostluğu, merhameti defalarca kez görmüş olmamıza rağmen. Hayvanlara hakaret etmeyelim. E mi!
Yazıp yazıp silmek pek meşrebim değildir. İçimden ne geldiyse kalemimde de o can bulur. Ama küfür etmek geliyor içimden. Bir kurt uluyor, bir deli tay nâra atıyor, bir rüzgâr kulaklarıma fısıldıyor. Geçecek! Direniyorum. Bekliyorum. Geçecek biliyorum. Daha öncekiler de geçti. Ufak tefek izler elbette kaldı. Antlaşma mühürsüz olmaz sonuçta. Küfürler parantez içlerinde, dipnotlarda, kaynakçalarda... gün görmemiş küfürler. Yerine göre doğru, adamına göre yerinde.
Haksızlığa, hırsızlığa, çalıp çırpmaya alışmışsa bir insan bu meşrebini kolay kolay bırakmaz. Bırakamaz. Bu vasıflar bir vücutta can bulmuşsa o insan adam da olamaz. Kahpeliğin affı olmaz. Kahpeliği de hep kadın yapmaz. Şeref diyen, namus diyen tüm piçlikleri içinde besler. Namussuzluğunu alnında taşıdığı güya secde izinde saklar. Kulu kandırmak kolaydır. Daaa o namaz seni kurtaramaz kolay kolay için fesat olduktan sonra.
Çürümüş benliğinin pis kokusu teninde saklı iken, kararmış isli kalbin aydınlık aramasın gökten. Sen sen ol unutma, ne koyarsan aşına o çıkar kaşığına.! Dünya bir sınav yeri nursuz yüzün, fersiz gözün, sapkın zihniyetinle kaldın bu sınavdan pekiyi ile geçsen de...
Her Ramazan'da bir beddua yazdım sana. Sen akıllanmadın. Ben akıl almadım. Böyle gelmiş böyle geçer demeden tekkerrüre yer vermeden yaşayamadım. İçimdeki tüm beddualarımı iyi niyet kisfesi altında yalanlarınla ve açgözünle açığa çıkardın. Ben sustukça sen daha bir korkaklaştın. Ben görmezden geldikçe sen erkeğin orospusu ne onu cümle cemaate gösterdin. Cinsiyetini karı gibi gösterip kadınları aşağılatmak mı yok efendim. Erkeğin orospusu olduğunu her defasında gösterdin. Zira hiçbir kadın senin kadar aşağlık olamazdı bunu da şükürler olsun ki alçaklığınla yine ve yine gösterdin. Göstermeye de devam edeceksin.
Adam kullanmak senin meşrebin, kendini doğru ve mağdur göstererek acındırmak ise inancın olmuş. Kutsalın itlik, yalanların ve mazeretlerin diline dua olmuş. Yazık etmiş seni dünyaya getirmiş anan. Yazık ne umutları vardı belki senden baban. Ah ulan ah beddua edemedim yine. Vasfına tarifim marifet nameye nazire. Garip sussan olmuyor, konuşsan zehir zemberek. Ağzımda tuttuğum, dilime vurduğum gem dişlerimde ağrılara sebep oldu bu yüzden. Kemiği olmayan dildir de yazan kemikli parmaklar şahittir kemiksiz, kılçıksız, çöpsüz sözlerime. Kimseye boşu boşuna etmem kötü söz. Haketmesi de kalemime hoş. Dermansız hissiz kollarımda sızı, yüreğimde ferah bir serinlik. Saat gecenin üçü Bişkek'te sabah ezanı. Şâhit iken her bir satırıma Allah. Seccâdenden utanır da umarım edersin eyvallah!
Günahkâr bedenlerde, yalancı sıfatlar. Dilsiz satırlarda tanıdık kelâmlar. Gece şâhit iken varlığına öfkemin. Yine de dilime dökmeyeceğim, Yemin ederim.!
Geceniz huzurlu, yıldızınız parlak, düşünüz derin olsun. Varsa canı gönülden bir duanız kabul olsun. İçinizi sıkan derdiniz sabah aydınlığında kaybolsun. Esen kalın! İnsan kalın.!😁 kahrolmak isteyen de bu sözlerime kahrolsun. 😅
03:15/ 05.06.21|fk
Yazıp yazıp silmek pek meşrebim değildir. İçimden ne geldiyse kalemimde de o can bulur. Ama küfür etmek geliyor içimden. Bir kurt uluyor, bir deli tay nâra atıyor, bir rüzgâr kulaklarıma fısıldıyor. Geçecek! Direniyorum. Bekliyorum. Geçecek biliyorum. Daha öncekiler de geçti. Ufak tefek izler elbette kaldı. Antlaşma mühürsüz olmaz sonuçta. Küfürler parantez içlerinde, dipnotlarda, kaynakçalarda... gün görmemiş küfürler. Yerine göre doğru, adamına göre yerinde.
Haksızlığa, hırsızlığa, çalıp çırpmaya alışmışsa bir insan bu meşrebini kolay kolay bırakmaz. Bırakamaz. Bu vasıflar bir vücutta can bulmuşsa o insan adam da olamaz. Kahpeliğin affı olmaz. Kahpeliği de hep kadın yapmaz. Şeref diyen, namus diyen tüm piçlikleri içinde besler. Namussuzluğunu alnında taşıdığı güya secde izinde saklar. Kulu kandırmak kolaydır. Daaa o namaz seni kurtaramaz kolay kolay için fesat olduktan sonra.
Çürümüş benliğinin pis kokusu teninde saklı iken, kararmış isli kalbin aydınlık aramasın gökten. Sen sen ol unutma, ne koyarsan aşına o çıkar kaşığına.! Dünya bir sınav yeri nursuz yüzün, fersiz gözün, sapkın zihniyetinle kaldın bu sınavdan pekiyi ile geçsen de...
Her Ramazan'da bir beddua yazdım sana. Sen akıllanmadın. Ben akıl almadım. Böyle gelmiş böyle geçer demeden tekkerrüre yer vermeden yaşayamadım. İçimdeki tüm beddualarımı iyi niyet kisfesi altında yalanlarınla ve açgözünle açığa çıkardın. Ben sustukça sen daha bir korkaklaştın. Ben görmezden geldikçe sen erkeğin orospusu ne onu cümle cemaate gösterdin. Cinsiyetini karı gibi gösterip kadınları aşağılatmak mı yok efendim. Erkeğin orospusu olduğunu her defasında gösterdin. Zira hiçbir kadın senin kadar aşağlık olamazdı bunu da şükürler olsun ki alçaklığınla yine ve yine gösterdin. Göstermeye de devam edeceksin.
Adam kullanmak senin meşrebin, kendini doğru ve mağdur göstererek acındırmak ise inancın olmuş. Kutsalın itlik, yalanların ve mazeretlerin diline dua olmuş. Yazık etmiş seni dünyaya getirmiş anan. Yazık ne umutları vardı belki senden baban. Ah ulan ah beddua edemedim yine. Vasfına tarifim marifet nameye nazire. Garip sussan olmuyor, konuşsan zehir zemberek. Ağzımda tuttuğum, dilime vurduğum gem dişlerimde ağrılara sebep oldu bu yüzden. Kemiği olmayan dildir de yazan kemikli parmaklar şahittir kemiksiz, kılçıksız, çöpsüz sözlerime. Kimseye boşu boşuna etmem kötü söz. Haketmesi de kalemime hoş. Dermansız hissiz kollarımda sızı, yüreğimde ferah bir serinlik. Saat gecenin üçü Bişkek'te sabah ezanı. Şâhit iken her bir satırıma Allah. Seccâdenden utanır da umarım edersin eyvallah!
Günahkâr bedenlerde, yalancı sıfatlar. Dilsiz satırlarda tanıdık kelâmlar. Gece şâhit iken varlığına öfkemin. Yine de dilime dökmeyeceğim, Yemin ederim.!
Geceniz huzurlu, yıldızınız parlak, düşünüz derin olsun. Varsa canı gönülden bir duanız kabul olsun. İçinizi sıkan derdiniz sabah aydınlığında kaybolsun. Esen kalın! İnsan kalın.!😁 kahrolmak isteyen de bu sözlerime kahrolsun. 😅
03:15/ 05.06.21|fk
21 Mayıs 2021 Cuma
intikam🪔
Bile isteye sözlerimle insanların canını acıtmak istiyorum. Tam kalplerinden vurmak, paramparça etmek, yerden yere savurmak... Ama geçmeyeceni de biliyorum. Korkmuyorum.
kuyu♠️
Benim kuyumu kazan insanın amacı su çıkarmak değildir eminim. Ama gün gelir o kazdığı kuyuda günah çıkarır bilirim.
9 Nisan 2021 Cuma
Nem Alacak Felek Benim!
Çok bekletmedim değil mi yangın yeri yüreğim... insan ömründe kaç kere kaybeder bileniniz var mı? Yaşadıkça kaybeder mi dersiniz... hiç bir şey kaybetmezse parasını kaybeder, küpesini kaybeder yav yok öyle değil. Aklını kaybeder. Nadirdir ama sağlam kayıptır. Annesini babasını kaybeder, kardeşini, balasını, lalasını, hasımını, hısımını... kaybedecek zaman kısıtlı ama 'şey' çok. Bazen aklımızı kaybedecek gibi oluruz. Mutluluktan, acıdan, düşünmekten... yorgunluk da cabası. Ben çok şey kaybettim bu hayatta. En çok da zaman kaybetmişim. Yeni farkına vardım. Kısıtlı bir zaman, zamanın içinde mekan, mekanın içinde insan... kaybetmeye meyilimiz hep fazlasına tamah etmekten. Yetinmeyi bilmemekten.
Ben hep tamahkâr olduğumu sanırdım. Değilmişim. Yeni anladım. Kayıp üstüne kayıp yenilgi üstüne yenilgi. İnsan kendini kaybetmemeliymiş. Aslolan da buymuş. Bilemedim. Tanrıdan hep bir şeyler ister dururuz. Vermediğini savunuruz. Bir yerden alıp bir yere verdiğimiz gibi Tanrı da bir yerden alıp bir yere eklermiş. Farkına varması zaman alıyor. Canım yanınca yazmayı alışkanlık etmişim kendime. Kimse de bilmez niye? Sevinince neden yazmadığımı... paylaşmayı sevmiyorum galiba. Acılardan mı besleniyorum yoksa.?
Bazen benim başıma gelmez diyor insan, televizyonda görüyor yok ya diyor... kendi başına gelecek sinyal veriyor evren.
Hayatımızın kıymetini bilelim. Neyi istiyorsak, arzu ediyorsak onu yaşayalım. Dün up uzun saçlarımı kestirdim. Kökü bende değil mi! Yıllarca kısa saçla gezmiştim. Biraz değişiklik iyi geldi uzattım. Kim derdi ki bir yıl sonra kestireceksin bu kadar da özenme diye...
Kimseyle paylaşmadım. Nasıl oldu da bunu yazmadım, neden bilmiyorum. Kırgızistan'a geldim. Herkes soruyor niye gittin? Hayırdır? Ne işin var? Falan filan... kaçtım diyecem diyemiyorum. Yanlış anlaşılacam. O kadar yorulmuşum ki yanlış anlaşılmaktan, şimdi kimseyle papaz olmak istemiyorum. Yorgunum. Ve kimseyi iplemiyorum tabiri caizse. Buralara döndüm. Atsız'ın dediği gibi Ruhlarımız buluşur belki Tanrı Dağında...diyerek.
21 Ocak'ta doktor raporu ile kafamın kırık olduğu tescillenmiş olup 25 Ocak'ta alanında uzman bir doktor tarafından tekrar teyit edilmiş ve ameliyat olmam gerektiği, olmazsam öleceğim söylenmiştir. La dünyaya kazık çakacak değilim ya zaten. Hepimiz gidecez. Bazen kayıp biz de olabiliriz. Bizden ötesi yok deriz. Kim derdi kaç yıldır emek verdiğin bir gün bile aksatsan için gittiği o sporu mecburen bırakmak zorunda kalacağın, bisiklet binemeyeceğin, ata yaklaşamayacağın... bastığın her adıma dikkatle bakacağın... ölüm hep ensemizdeydi de gerçekten ensemde olacağını tahmin etmemiştim. Bugün babama daha yakınım. Kardeşlerime, geçmişime, Atsız'a... ben hep vatanıma hizmet etmek istedim hiç nasip olmadı. Torpilin yoksa geber git anasını satayım. En çok o koyacak galiba bana. Bir işe yaramadan. Atsız, sansız gitmek. Ne uğraştım ne savaşlar verdim içimde. Kendi çizgimi hiçbir zaman bozmadım. Kimseye salça olmadım. Kendi halimde, kalemimde oldum. Ama bir tek vatanıma bir hayrım dokunmadı. Doktor karar ver dedi. Ben kaçtım buralara geldim. Riskmiş, ölümmüş pek de umrumda değil. Yarına garantimizin olmadığı şu dünyada fırıldak olmaya gerek yok. Ne insanlar tanıdım, kartlarını verip mezun olunca mutlaka ara diyen. Ne insanlar gördüm çok iyi kalemin var güzel yerlere gelirsin diyen. Hepsinin canı cehenneme! Ben insan tanımamışım lan. Insan müsvettesi tanımışım. Kalbi ile konuşan pek az insan tanıdım dili ile konuşanlar ne insanlar içinde kalsın. Artık kimseyi takmadan kendi başıma zamanını doldurmaya çalışan bir insan değilim. Herkesin ne olduğunu kısa sürede görmüş, tecrübe etmiş, güvensiz ve yalnız bi insanım. Kimsenin dost olmadığını rahmetli babam çok söyledi sağolsun. Başkasını değil öz kardeşini, akrabanı, canını, ciğerini. Şuralara geleli iki ay olacak ne bir eş ne bir dost aradı. Yedi kat el aradı bi bacım gardaşım aramadı. Yalnız mı doğurdu anam beni. Bu yüzden de kimseye etmem şikayet kendi kanın canın yapıyorsa. Uzaktan dost, kardeş, can, ciğer olanlar, ben zaten inanmadım samimiyetinize. Ben yalnız geldim yalnız gidecem. Allah bir avuç toprak nasip etsin yeter ki. Kayıptan nerelere geldik değil mi?
Yazık lan bize! Ne yalnız insanlarız. Hepimiz ayrıyız. Ortak olarak yalnızız. Iki kişilik mezar yoktur. Ruhunu tek başına teslim edersin. Bedenin yalnız kalır. Tek başına sorguya çekilirsin. Yalnızlık yazgısıdır insanoğlunun. Insan yalnızken insan olur.
Neredeyse iki aydır düşünmeye çok fırsatım oldu ama yazacak dermanım yoktu. Eller kollar uyuşuyor malum. Sinir sitres gönül bahtıma kurulmuş. Tahtımız zaten tahta parçası. Kime güceneyim kader Tanrı yazgısı.
Söz zamanı aşar, zamanı Tanrı yaşardı. Yaşamak dediğin de saçma sapan bir efsaneydi. Tarihe gömülen onca insan, bastığımız her toprak insan kanı ile sıvanmışken, kimler kalmış anlatın da bilelim. Kimler dünyaya kazık çakmış. Içimizde biriken yollar, anılar, insanlar. Ucuza alınmış sözler, pahalıya ödenmiş bedeller. Alacaklı geldik borçlu gidiyoruz. Insan doğduğu gün ölür derler doğrumudur acep, ölürsek ne getirdik ki hayat bizden ne götürecek. Birkaç hayat yaşadık, sevmeyi, sevilmeyi bilmedik, her gün bambaşka sınavlar verdik ama yolunda sonuna geldik. Top burdan döner mi bilmem. Ama o günden beri dilimde Cem Karaca'nın Nem alacak felek benim şarkısı. Benim olmayan bir emanete sahip çıkma çabası. Ne birini sevdim ne bir şeyde gözüm kaldı, alacak verecek yok ey hayat aramızda buraya yazayım sonra demedi yok efendim şu kaldı falan filan. Son sözümü söyledim ben sana. İçin almıyorsa zorlama! Önceden yaşadın sen bu hayatı. Kendine güven ve tekrara takılma.!
00:43/10.04.2021
Ben hep tamahkâr olduğumu sanırdım. Değilmişim. Yeni anladım. Kayıp üstüne kayıp yenilgi üstüne yenilgi. İnsan kendini kaybetmemeliymiş. Aslolan da buymuş. Bilemedim. Tanrıdan hep bir şeyler ister dururuz. Vermediğini savunuruz. Bir yerden alıp bir yere verdiğimiz gibi Tanrı da bir yerden alıp bir yere eklermiş. Farkına varması zaman alıyor. Canım yanınca yazmayı alışkanlık etmişim kendime. Kimse de bilmez niye? Sevinince neden yazmadığımı... paylaşmayı sevmiyorum galiba. Acılardan mı besleniyorum yoksa.?
Bazen benim başıma gelmez diyor insan, televizyonda görüyor yok ya diyor... kendi başına gelecek sinyal veriyor evren.
Hayatımızın kıymetini bilelim. Neyi istiyorsak, arzu ediyorsak onu yaşayalım. Dün up uzun saçlarımı kestirdim. Kökü bende değil mi! Yıllarca kısa saçla gezmiştim. Biraz değişiklik iyi geldi uzattım. Kim derdi ki bir yıl sonra kestireceksin bu kadar da özenme diye...
Kimseyle paylaşmadım. Nasıl oldu da bunu yazmadım, neden bilmiyorum. Kırgızistan'a geldim. Herkes soruyor niye gittin? Hayırdır? Ne işin var? Falan filan... kaçtım diyecem diyemiyorum. Yanlış anlaşılacam. O kadar yorulmuşum ki yanlış anlaşılmaktan, şimdi kimseyle papaz olmak istemiyorum. Yorgunum. Ve kimseyi iplemiyorum tabiri caizse. Buralara döndüm. Atsız'ın dediği gibi Ruhlarımız buluşur belki Tanrı Dağında...diyerek.
21 Ocak'ta doktor raporu ile kafamın kırık olduğu tescillenmiş olup 25 Ocak'ta alanında uzman bir doktor tarafından tekrar teyit edilmiş ve ameliyat olmam gerektiği, olmazsam öleceğim söylenmiştir. La dünyaya kazık çakacak değilim ya zaten. Hepimiz gidecez. Bazen kayıp biz de olabiliriz. Bizden ötesi yok deriz. Kim derdi kaç yıldır emek verdiğin bir gün bile aksatsan için gittiği o sporu mecburen bırakmak zorunda kalacağın, bisiklet binemeyeceğin, ata yaklaşamayacağın... bastığın her adıma dikkatle bakacağın... ölüm hep ensemizdeydi de gerçekten ensemde olacağını tahmin etmemiştim. Bugün babama daha yakınım. Kardeşlerime, geçmişime, Atsız'a... ben hep vatanıma hizmet etmek istedim hiç nasip olmadı. Torpilin yoksa geber git anasını satayım. En çok o koyacak galiba bana. Bir işe yaramadan. Atsız, sansız gitmek. Ne uğraştım ne savaşlar verdim içimde. Kendi çizgimi hiçbir zaman bozmadım. Kimseye salça olmadım. Kendi halimde, kalemimde oldum. Ama bir tek vatanıma bir hayrım dokunmadı. Doktor karar ver dedi. Ben kaçtım buralara geldim. Riskmiş, ölümmüş pek de umrumda değil. Yarına garantimizin olmadığı şu dünyada fırıldak olmaya gerek yok. Ne insanlar tanıdım, kartlarını verip mezun olunca mutlaka ara diyen. Ne insanlar gördüm çok iyi kalemin var güzel yerlere gelirsin diyen. Hepsinin canı cehenneme! Ben insan tanımamışım lan. Insan müsvettesi tanımışım. Kalbi ile konuşan pek az insan tanıdım dili ile konuşanlar ne insanlar içinde kalsın. Artık kimseyi takmadan kendi başıma zamanını doldurmaya çalışan bir insan değilim. Herkesin ne olduğunu kısa sürede görmüş, tecrübe etmiş, güvensiz ve yalnız bi insanım. Kimsenin dost olmadığını rahmetli babam çok söyledi sağolsun. Başkasını değil öz kardeşini, akrabanı, canını, ciğerini. Şuralara geleli iki ay olacak ne bir eş ne bir dost aradı. Yedi kat el aradı bi bacım gardaşım aramadı. Yalnız mı doğurdu anam beni. Bu yüzden de kimseye etmem şikayet kendi kanın canın yapıyorsa. Uzaktan dost, kardeş, can, ciğer olanlar, ben zaten inanmadım samimiyetinize. Ben yalnız geldim yalnız gidecem. Allah bir avuç toprak nasip etsin yeter ki. Kayıptan nerelere geldik değil mi?
Yazık lan bize! Ne yalnız insanlarız. Hepimiz ayrıyız. Ortak olarak yalnızız. Iki kişilik mezar yoktur. Ruhunu tek başına teslim edersin. Bedenin yalnız kalır. Tek başına sorguya çekilirsin. Yalnızlık yazgısıdır insanoğlunun. Insan yalnızken insan olur.
Neredeyse iki aydır düşünmeye çok fırsatım oldu ama yazacak dermanım yoktu. Eller kollar uyuşuyor malum. Sinir sitres gönül bahtıma kurulmuş. Tahtımız zaten tahta parçası. Kime güceneyim kader Tanrı yazgısı.
Söz zamanı aşar, zamanı Tanrı yaşardı. Yaşamak dediğin de saçma sapan bir efsaneydi. Tarihe gömülen onca insan, bastığımız her toprak insan kanı ile sıvanmışken, kimler kalmış anlatın da bilelim. Kimler dünyaya kazık çakmış. Içimizde biriken yollar, anılar, insanlar. Ucuza alınmış sözler, pahalıya ödenmiş bedeller. Alacaklı geldik borçlu gidiyoruz. Insan doğduğu gün ölür derler doğrumudur acep, ölürsek ne getirdik ki hayat bizden ne götürecek. Birkaç hayat yaşadık, sevmeyi, sevilmeyi bilmedik, her gün bambaşka sınavlar verdik ama yolunda sonuna geldik. Top burdan döner mi bilmem. Ama o günden beri dilimde Cem Karaca'nın Nem alacak felek benim şarkısı. Benim olmayan bir emanete sahip çıkma çabası. Ne birini sevdim ne bir şeyde gözüm kaldı, alacak verecek yok ey hayat aramızda buraya yazayım sonra demedi yok efendim şu kaldı falan filan. Son sözümü söyledim ben sana. İçin almıyorsa zorlama! Önceden yaşadın sen bu hayatı. Kendine güven ve tekrara takılma.!
00:43/10.04.2021
26 Ocak 2021 Salı
Devr-i Alem
2021 yılının ilk yazısını besmele çekip yazayım dedim. Maazallah zaten bir yılımız çöp olmuş. Bir yaşımız boş geçmiş. Yıldan sayamamışız. Ama bize çok şeyler öğretmiş. Ilk ayın da son çeyreğindeyken yazmak farz oldu dedim. Babamdan beri yazmadım. Okuyanım var mı bilmem. Varsa bi dinlesin, kulak kesilsin. Okumakla da kalmasın yorum yapsın, dua etsin.
Insanoğlu konar göçer, bunu hayat istesen de istemesen de alnına yazmış. Kimilerimiz doğar, büyür, öğrenir ve ölür. Bazen de büyüyemeden ölür, sırayı çok bozan olmuş besbelli. Hayatın uzatmalarını oynayanlar da yok değil mi... olmaz mı! Düşüncelerimi süzmek baya zamanımı alır oldu. Yaşlanıyoruz desene. Önceden dilime ne gelirse parmaklarımdan o dökülürdü. Şimdi aklımdan geçeni bile hizalayamıyorum. Alfabetik sıra neymiş kronolojik sırayla. Zaman kavramı değil biriken kelime silsilesi.
Besmele de çektik halbuki. Bir yerde yanlış yapıyorum farkındayım. Biliyorum. Ama engel olamıyorum. Insan bir insana bakıp sonunu görebilir, ben de görüyorum ama bildiğim filmi tekrara vuruyorum.
Beni bilen bilir. Kimi iyi kimi kötü. İçleri gibi. Lan kimseye bir zararım ziyanım da yok. Sadece iletişimsizim. Düşünmediğim anlamına da gelmiyor bu yani. Hayırsız deyin. Kendine dahi hayrı dokunmayan.
Bu ara zamanım çok kısıtlıymış gibi hissediyorum. Tüm hayatımı kısa kesitler halinde yazıp dahil olanları da etiketlemek. Eminim çok eğlenirsiniz. Hatırlanmış olmak insana hele de unutulduğunu sanana çok iyi gelir. Değerli hissettirir. Ben hayatıma giren hiçbir şeyden, yaşadıklarımdan, beni yoran, eskiten, kıran, eksilten hiçbir şeyden de şikayetçi değilim. Olmadım olmayacağım. Ne yaparsanız yapın.
O kadar kendimden eminim ki size zararım olmamıştır, yardımım desteğim olmuştur. Siz gitmeyi seçmişinizdir. Ben de zaten gidene kal demem. Gücüm yok zaten buna. Ölüme de engel olamam.
Hayatım han gibi, giren belli değil giden belli değil. Tek gerçek kalıcı olmadıkları yatıya geldikleri. Yerim geniş. Yörem belli. Yolcu olmayı dileyen, geçip gitmeyi bilenin uğradığı durak ben. Han ben yolcu giden.
Aslına bakarsan dünya gibi. Giden gelmiyor acep nedendir Türküsü çalmam ben. Han sarhoş hancı sarhoş belki ama alan memnun satan memnun bu dünyada. Siyasette bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bizim dostlarımız denize düşen yılana sarılsın. Garip bir hayat yaşıyorum. Birçok tecrübe edindim şu hayatta. Asla yapmam demedim. Yapardım çünkü. Insanın başına şu hayatında yaşadığı müddetçe çok şey geliyormuş. Ölünce de geliyor da burada söylemeye dilim varmıyor. Birgün ömrüm olursa okursunuz zaten.
Ne kadar yanılttı bu hayat beni. Inanıp sevdiğim insanlar vardı, sanki yola çıktıklarımı yolda bulduklarımla değişmişim gibi. Cezasını çekiyorum müebbet belli ki. Sarılıp sevdiklerim ok gibi yabana atarken yay gibi elimde kalanlar kaçtıklarım oldu. O kaçtıklarım beni buldu. Sevdi, saydı, korudu. Neden göremiyoruz hakikati. Neden illa yaşamak lazım. Neden dost dost diye nice sîne sarılıyoruz. Aşık Veysel demiyor mu benim sadık yarim kara topraktır diye. Neden toprak gibi olamıyoruz? Bize gelen çiçek açmıyor. Suyumuz yok. Gelen de tohum olmuyor. Su olsak. Hep bir engel hep bi çaresizlik. Insan kendini ancak bu kadar özetleyebilir.
Geçen aklıma geldi tatmak bir eylemken tatlı dediğimiz şeyin adı nedir. Tuz bir maddedir. Ama tat bir madde değildir. Bak görüyor musun dilciler bile tatmaktan türetmiş tadı güzel şekerli olan şeye tatlı deyip. Tatlı diye bir şey yok bildiğim.
Tanrıya gelelim. Ablama dedim ki bu tanrı ne adaletsiz. Onu sevip yararlı hayırlı iş işleyenleri sevmiyor. Tüm kitaplarında adaletli olmamızı emrediyor ama kendi adaletsizlik ediyor. Hikaye tam olarak kime ait hatırlamıyorum bilen varsa aydınlatsın. Kendimden katıp hatırladığım kadarını anlatacağım. Güvenilirliği ile bilinen bir hoca varmış, hocaya miraslarını paylaşamayan kardeşler gelmişler ve hocam biz aramızda ihtilafa düştük mirası adaletli bir şekilde bize paylaştır demişler. Hoca da kabul etmiş. Peki demiş size mirası kendi adaletimle mi Allahın adaleti ile mi paylaştırmamı istersiniz demiş. Hepsi hocam Allahın adaleti ile paylaştırın onun verdiğinden sual olmaz demişler. Hoca da kardeşlerin birine 1 altın birine 100 altın birine 30 altın birine 500 altın gibi paylaştırmış. Mirasçılar aman hocam biz sana geldik büyüktür, bilgedir, adaletlidir diye sen nasıl bir paylaştırma yaptın böyle demişler. Tabi fazla alan itiraz etmezken az alanlar isyan etmiş. Hoca da bre imansızlar sizler demediniz mi Allah'ın adaleti ile pay et diye. Ben de öyle yaptım demiş. Ben bilmiyor muyum hepinize eşit pay vermeyi.
Buradan da anlaşılacağı üzre Tanrı kullarına karşı adaletsizdir. Adaletli olsa herkes eşit şartlarda olurdu. Değil mi? Bir de öteki alem var he mi! Şimdi beni bu sözlerimden eleştirebilir iki din softası belki ama ben onlara Yesevi'den Ahir Zaman Şeyhlerini gönül rahatlığıyla armağan ederim. Dinimize inancımıza kimse dil uzatmasın. Incil'de Yuhanna da geçer "taşı en günahsız olanınız atsın." diye. Şecere tutmuyoruz. Kendi kendimize dert yanıyoruz gecenin verdiği huzur ile düşüncemin verdiği huzursuzluk ahenk ile dans ederken zihnimde.
Bir arayış içindeyim. Kaybolmadan yolumu bulur muyum bilmem ama gitmezsem yol içimde büyür buna eminim.
Öyle bir yüzyılda öyle bir yorgunlukla yaşıyorum ki, yaşamamış olmayı yeğlerdim. Acım derin.
Korkunç kehanetlerin gölgesinde bunu da demeden geçmek istemedim. Salgın hastalıklar, depremler, cinayetler, ani ölümler, kadınlar, çocuklar, hayvanlar... vahşet derin. Tanrıdan gelen doğal afetler insandan gelen salgın hastalılar. Hayvan diye aşağıladığımız ama hayvanda görmediğimiz çiğlikleri insanın insana yapması. Yağmur yok, kar yok. Bedenler yorgun ruhlar ölmüş. Sosyal medya, fenomenler, erkeklerin kadın kadınların erkek olduğu küçük kıyametler. Maymuna mı dönmek dilerler. Birileri bir şeyler konuşur. Diziler adam avutur. Cinayet ve tecavüze özendirir sonra biz böyle değildik masalları... biz hep böyleydik ulan.! Okuyan adam torpilsiz işe giremiyor, rüşvetsiz iş yürümüyor. Siyaset ve din maskaralıkları sürme olmuş göze. Sakalını uzatan dine değil modernize. Bir şey değişmedi vesselam! Kimciysen, öyle muamele biz duymadık, görmedik böyle hile! Paradan sıfır atmak neye? Dolar olmuş 7 TeLe! Tok olan cümle cihanı tok sanır aç olan da alemde ekmek yok sanır. Millet aç değil. Millet aç kalmamak için borçlu. Hergün bir zam! Okuyana iş bulacak diye söz vermeyenler devlet salgında tabi ilk okulları kapatacak. Ne sandınız cahiller okumayaydınız.!
Şimdi kulluk sınıfına bile yakıştıramadığınız bu beni şucu bucu etmeden bitireyim sözlerimi. Dünya küçük, can tatlı, hayat kısa, yol uzun...
Içinde bulunduğum ruh halinin vermiş olduğu içsel bunalım ile hepinizi selamlıyorum. Kimse için değil kendiniz için yaşayın. Ununuzu elemiş eleğinizi asmış bulun hayatınızı. Ama diken üstünde gibi tedirgin, her an ölecekmiş gibi hazırlıklı, su akar yolunu bulur gibi sakin, bir delinin kalbi gibi mutlu yaşayın. Atınız külük, yolunuz açık, diliniz çevik, sözünüz doğru, göğünüz aydınlık, gönlünüz rahat olsun. Ebelerinizin dedelerinizin duaları üstünüzde, ana-babalarınızın sevgisi içinizde, sevdiceğinizin hayali gözünüzde olsun. Emanete hiyanet etmeyin. Kuyruğu hep dik tutmayın. Karşılıklı adam sevmeyin, iki yüzlü ile aşı katmayın. Gece gibi karanlıklarda yıldızlar kadar ak yoldaşlarınız olsun. Ülkünüz ne olursa olsun vatansızlık etmeyin. Geceniz esenlik dolsun! Sabahınız umut olsun.
02:07 /27.01.21 |fk
Insanoğlu konar göçer, bunu hayat istesen de istemesen de alnına yazmış. Kimilerimiz doğar, büyür, öğrenir ve ölür. Bazen de büyüyemeden ölür, sırayı çok bozan olmuş besbelli. Hayatın uzatmalarını oynayanlar da yok değil mi... olmaz mı! Düşüncelerimi süzmek baya zamanımı alır oldu. Yaşlanıyoruz desene. Önceden dilime ne gelirse parmaklarımdan o dökülürdü. Şimdi aklımdan geçeni bile hizalayamıyorum. Alfabetik sıra neymiş kronolojik sırayla. Zaman kavramı değil biriken kelime silsilesi.
Besmele de çektik halbuki. Bir yerde yanlış yapıyorum farkındayım. Biliyorum. Ama engel olamıyorum. Insan bir insana bakıp sonunu görebilir, ben de görüyorum ama bildiğim filmi tekrara vuruyorum.
Beni bilen bilir. Kimi iyi kimi kötü. İçleri gibi. Lan kimseye bir zararım ziyanım da yok. Sadece iletişimsizim. Düşünmediğim anlamına da gelmiyor bu yani. Hayırsız deyin. Kendine dahi hayrı dokunmayan.
Bu ara zamanım çok kısıtlıymış gibi hissediyorum. Tüm hayatımı kısa kesitler halinde yazıp dahil olanları da etiketlemek. Eminim çok eğlenirsiniz. Hatırlanmış olmak insana hele de unutulduğunu sanana çok iyi gelir. Değerli hissettirir. Ben hayatıma giren hiçbir şeyden, yaşadıklarımdan, beni yoran, eskiten, kıran, eksilten hiçbir şeyden de şikayetçi değilim. Olmadım olmayacağım. Ne yaparsanız yapın.
O kadar kendimden eminim ki size zararım olmamıştır, yardımım desteğim olmuştur. Siz gitmeyi seçmişinizdir. Ben de zaten gidene kal demem. Gücüm yok zaten buna. Ölüme de engel olamam.
Hayatım han gibi, giren belli değil giden belli değil. Tek gerçek kalıcı olmadıkları yatıya geldikleri. Yerim geniş. Yörem belli. Yolcu olmayı dileyen, geçip gitmeyi bilenin uğradığı durak ben. Han ben yolcu giden.
Aslına bakarsan dünya gibi. Giden gelmiyor acep nedendir Türküsü çalmam ben. Han sarhoş hancı sarhoş belki ama alan memnun satan memnun bu dünyada. Siyasette bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bizim dostlarımız denize düşen yılana sarılsın. Garip bir hayat yaşıyorum. Birçok tecrübe edindim şu hayatta. Asla yapmam demedim. Yapardım çünkü. Insanın başına şu hayatında yaşadığı müddetçe çok şey geliyormuş. Ölünce de geliyor da burada söylemeye dilim varmıyor. Birgün ömrüm olursa okursunuz zaten.
Ne kadar yanılttı bu hayat beni. Inanıp sevdiğim insanlar vardı, sanki yola çıktıklarımı yolda bulduklarımla değişmişim gibi. Cezasını çekiyorum müebbet belli ki. Sarılıp sevdiklerim ok gibi yabana atarken yay gibi elimde kalanlar kaçtıklarım oldu. O kaçtıklarım beni buldu. Sevdi, saydı, korudu. Neden göremiyoruz hakikati. Neden illa yaşamak lazım. Neden dost dost diye nice sîne sarılıyoruz. Aşık Veysel demiyor mu benim sadık yarim kara topraktır diye. Neden toprak gibi olamıyoruz? Bize gelen çiçek açmıyor. Suyumuz yok. Gelen de tohum olmuyor. Su olsak. Hep bir engel hep bi çaresizlik. Insan kendini ancak bu kadar özetleyebilir.
Geçen aklıma geldi tatmak bir eylemken tatlı dediğimiz şeyin adı nedir. Tuz bir maddedir. Ama tat bir madde değildir. Bak görüyor musun dilciler bile tatmaktan türetmiş tadı güzel şekerli olan şeye tatlı deyip. Tatlı diye bir şey yok bildiğim.
Tanrıya gelelim. Ablama dedim ki bu tanrı ne adaletsiz. Onu sevip yararlı hayırlı iş işleyenleri sevmiyor. Tüm kitaplarında adaletli olmamızı emrediyor ama kendi adaletsizlik ediyor. Hikaye tam olarak kime ait hatırlamıyorum bilen varsa aydınlatsın. Kendimden katıp hatırladığım kadarını anlatacağım. Güvenilirliği ile bilinen bir hoca varmış, hocaya miraslarını paylaşamayan kardeşler gelmişler ve hocam biz aramızda ihtilafa düştük mirası adaletli bir şekilde bize paylaştır demişler. Hoca da kabul etmiş. Peki demiş size mirası kendi adaletimle mi Allahın adaleti ile mi paylaştırmamı istersiniz demiş. Hepsi hocam Allahın adaleti ile paylaştırın onun verdiğinden sual olmaz demişler. Hoca da kardeşlerin birine 1 altın birine 100 altın birine 30 altın birine 500 altın gibi paylaştırmış. Mirasçılar aman hocam biz sana geldik büyüktür, bilgedir, adaletlidir diye sen nasıl bir paylaştırma yaptın böyle demişler. Tabi fazla alan itiraz etmezken az alanlar isyan etmiş. Hoca da bre imansızlar sizler demediniz mi Allah'ın adaleti ile pay et diye. Ben de öyle yaptım demiş. Ben bilmiyor muyum hepinize eşit pay vermeyi.
Buradan da anlaşılacağı üzre Tanrı kullarına karşı adaletsizdir. Adaletli olsa herkes eşit şartlarda olurdu. Değil mi? Bir de öteki alem var he mi! Şimdi beni bu sözlerimden eleştirebilir iki din softası belki ama ben onlara Yesevi'den Ahir Zaman Şeyhlerini gönül rahatlığıyla armağan ederim. Dinimize inancımıza kimse dil uzatmasın. Incil'de Yuhanna da geçer "taşı en günahsız olanınız atsın." diye. Şecere tutmuyoruz. Kendi kendimize dert yanıyoruz gecenin verdiği huzur ile düşüncemin verdiği huzursuzluk ahenk ile dans ederken zihnimde.
Bir arayış içindeyim. Kaybolmadan yolumu bulur muyum bilmem ama gitmezsem yol içimde büyür buna eminim.
Öyle bir yüzyılda öyle bir yorgunlukla yaşıyorum ki, yaşamamış olmayı yeğlerdim. Acım derin.
Korkunç kehanetlerin gölgesinde bunu da demeden geçmek istemedim. Salgın hastalıklar, depremler, cinayetler, ani ölümler, kadınlar, çocuklar, hayvanlar... vahşet derin. Tanrıdan gelen doğal afetler insandan gelen salgın hastalılar. Hayvan diye aşağıladığımız ama hayvanda görmediğimiz çiğlikleri insanın insana yapması. Yağmur yok, kar yok. Bedenler yorgun ruhlar ölmüş. Sosyal medya, fenomenler, erkeklerin kadın kadınların erkek olduğu küçük kıyametler. Maymuna mı dönmek dilerler. Birileri bir şeyler konuşur. Diziler adam avutur. Cinayet ve tecavüze özendirir sonra biz böyle değildik masalları... biz hep böyleydik ulan.! Okuyan adam torpilsiz işe giremiyor, rüşvetsiz iş yürümüyor. Siyaset ve din maskaralıkları sürme olmuş göze. Sakalını uzatan dine değil modernize. Bir şey değişmedi vesselam! Kimciysen, öyle muamele biz duymadık, görmedik böyle hile! Paradan sıfır atmak neye? Dolar olmuş 7 TeLe! Tok olan cümle cihanı tok sanır aç olan da alemde ekmek yok sanır. Millet aç değil. Millet aç kalmamak için borçlu. Hergün bir zam! Okuyana iş bulacak diye söz vermeyenler devlet salgında tabi ilk okulları kapatacak. Ne sandınız cahiller okumayaydınız.!
Şimdi kulluk sınıfına bile yakıştıramadığınız bu beni şucu bucu etmeden bitireyim sözlerimi. Dünya küçük, can tatlı, hayat kısa, yol uzun...
Içinde bulunduğum ruh halinin vermiş olduğu içsel bunalım ile hepinizi selamlıyorum. Kimse için değil kendiniz için yaşayın. Ununuzu elemiş eleğinizi asmış bulun hayatınızı. Ama diken üstünde gibi tedirgin, her an ölecekmiş gibi hazırlıklı, su akar yolunu bulur gibi sakin, bir delinin kalbi gibi mutlu yaşayın. Atınız külük, yolunuz açık, diliniz çevik, sözünüz doğru, göğünüz aydınlık, gönlünüz rahat olsun. Ebelerinizin dedelerinizin duaları üstünüzde, ana-babalarınızın sevgisi içinizde, sevdiceğinizin hayali gözünüzde olsun. Emanete hiyanet etmeyin. Kuyruğu hep dik tutmayın. Karşılıklı adam sevmeyin, iki yüzlü ile aşı katmayın. Gece gibi karanlıklarda yıldızlar kadar ak yoldaşlarınız olsun. Ülkünüz ne olursa olsun vatansızlık etmeyin. Geceniz esenlik dolsun! Sabahınız umut olsun.
02:07 /27.01.21 |fk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
telaşsız
çaresizlik diye bir şey var mı emin değilim ama tüm yardımları reddetme, derdini anlatamama, çabalamama ve hevessizlik var. istesem çare ar...
-
Fatımalar düşkündür babalarına, babalarından sonra kalmak mirastır Hz. Fatıma'dan onlara... 25.05.19/03:27|fatikozanoğlu
-
Hiç giymediğim kıyafetlerim oldu yıllar var. Kiminin bedeni uymadı. Yokluk gördük çok zaman. Birileri verdi koyduk bir köşeye. Giyilmedi, gi...
-
Bir arkadaşım var, her ne kadar tanımasam da kimdir, necidir bilmesem de... ben kendime "yazarak konuşanlar" derken o "sonral...