Bazen insan durup dururken dalar uzaklara. Sebepsiz ama. Öyle kimi, neyi, niçin düşündüğünü bilmeden. Sanki uzaklarda bir bekleyeni var, bir sevdiği darda, ya da sevmeye aç. Insanın bazen her şeyi tam olur hayatta. Rahat uyur. Kimse canını sıkmaz. Vicdanı daraltmaz. Iyidir işte. Dertsiz tasasız. Sanki böyle yaşanmazmış gibi sarması lazım başına belayı. Rahat batmıştır işin açığı.
Gün gelir, sabah olur. Kuşlar farklı öter o gün nedense... kimin şerefine açtıysa gül kokusunu salar aleme. Sanki evrende yalnızca kendi varmış gibi. Bunca zaman hissetmediği açlığı, yokluğu, yalnızlığı hissediverir birden. Bahar gibi. Ama mevsim yazdır. Hava cehennem gibi sıcakken sen üşürsün mütemadiyen.
O gün dünya sadece senin için dönüyor gibi tatlı tesadüfler, yılların biriktirdiği samimiyet ile üstüne üstüne gelir. Rüzgar ayrı eser, dağ ayrı güzel. Deniz çarşaf gibi, açık ve dalgasız. Güneş bile sana torpil geçer. Tesadüfen geçtiğin bir dükkanın önünden sevdiğin şarkı çalar. Insanlarda bir tebessüm. Evren sen mutlu ol diye yaratılmış dersin.
Seninle aynı duygulara sahip mi bilinmez... nereden, niye, kimden kaçtığı belirsiz biri daha yollarda. Senin kadar şanslı değil oralarda. Yol bilmez iz bilmez. Ürkek.
Iki farklı bedenin, ayrı acılarla yandığı, ayrı yerlerden kaçtığı ama birbirine çarptığı bir yol. Yol hiç bitmez. O yüzden kesişir yol. Bitmeyen yolda yolcu da çoktur hancı da.
Iki çift göz. Alev alev. Temmuz sıcağı mı desem Ağustos yangını mı? Birbirini bulsun diye evren kendindeki tüm güçle o gün mesai yapmıştır. O gözler birbirini bulduktan sonra zaten gerisi hikaye. Yazılmışsa bir kere.
Yazılanı yaşamaya devam ediyoruz ya! Devam edeceğiz sevmeye. Sevilmeye. Sevdirmeye. Issız Acun kimseye kalmaz biliriz. Kalan olmadı daha. Fani dünyada. Aşk kaldı sağ.
Tarihe dem vurmasam olmazdı ama. Alper Tunga da vurulmuştur bir Aybirgen'e. Mecnun bulmuştur Leyla'sını.
Yunus söylemiştir sözü. Allah iyi kuluna da böyle verir belayı. Kimine kara kimine tatlı. Aşk yalnız insana mı kaldı?
Bir bakış nasıl da durdurdu zamanı.? Tanrının yaşadığı zamanda söz de zamanı aştı. O söz ki sevdadır. Asırlar boyu çağlar. Su bile kurur zamanla, buz bile erir. Toprak kurur. Ot bitmez çöl olur. Rüzgar bile esmez. Yağmur zaten yağmaz. Ya da her yer tufan. Gemi bile oturacak bir kaya bulamaz. Ama söz, o söz zamanı aşar ve zamanı Tanrı yaşar.
Aşk olsun o Tanrıya! Sevmeyi yüksek voltta yükledi insan oğlunun kanına, demedi ki gariptir, fanidir, dayanır mı diye... ah ulan! Çarpılmakla sevmeyi neden aynı yerde kullandıklarını anladım.
Geç oldu ama güç de oldu valla ne yalan söyleyeyim!
Her canlı ölümünü içinde taşırmış. Bir ağaç mesela. Bir meyve. Meyvenin ağaçtan kabuklu bir çekirdeği. Bir sebze... yok çekirdeksiz bir canlı. Insan. Ana rahmi... ölümünü kendi içinde barındırması bu evreden sonra yani. Tohum toprağa kavuşmadan verir mi filiz? Anlayacağın önce sevmeliyiz.! Filiz için toprak da açar koynunu, yağmur da verir can suyunu, güneş ışığını esirgemez. Anlayacağın tüm evren sevmelere aç. Eli bol, gönlü bol. Sen yeter ki sevmeye gör.
00:46/18.07.20|fk
18 Temmuz 2020 Cumartesi
Sevinceee
Sevmek elasına, karasına, mavisine, yeşiline göz göz nazar etmek. Sevmek bin bir çiçeçekli bahçede arı gibi her çiçekten bal almak değil. Bülbül gibi yana yana dikenli güle konmaktır. Sevmek Mecnun'un bir köpeğin gözlerini Leyla'yı son gören gözler diye öpmesidir. Leyla'sı değil. Sevmek milyarlarca yıldızın içinde göğe başını kaldırdığında sadece bir yıldızı farketmektir. Ya bir gezegendir o da ya Şimal yıldızı.
Sevmek ya kutuplar kadar soğuk ya da güneş kadar sıcak. Ortası olmaz bu zıkkımın. Seveceksen orta yolu da yok. Bir yanı sarp kayalık bir yanı gül bahçesi. Başlar biter. Ama unutulmaz. Yarım kalır ama yarda kalmaz. Sevmek bir deniz düşünün uçsuz bucaksız göz alabildiğine mavi. Sevmek o ufuk çizgisinde gelmeyeceğini dahi bile bile bif gemi beklemektir. Her kula nasip olmaz bu illet. Verem gibi sarar, sarartır benliğini. Sonra açar gül bahçesi.
Miski amber kokusu salar geyikler. Ceylanlar aslandan kaçar. Tilkiler tavşan kovalar. Filler karıncaları ezer. Sular çekilir sonra balıkkar çıkar karaya. Yürüyemez, kaçamaz. Kurur ya beklemekten ya da ölür beklemeden.
Beklemek demişken. Beklemez çoğu seven. Beklerse sevmek olmaz sanır. Ya da unuturum. Ama ve lakin unutmaz. Beklese belki gelir. Dedik ya ortası yok. Beklemek ile dönmemek. Çelişkiyi sevmez.
Aslında yılan ile bozdoğan hikayesi gibidir. Ya sürünerek ya uçarak. Yürümez ki bu sevmek. Yürüyen de uçamaz. Uçan da sürünemez. Tabiatı böyle bu sevmek denen nesnenin. Nesne de değil ki... şeyin... hangi şeyin.? Sevmek biçimsiz ve renksiz. Girdiği kabın şeklini ve rengini alan. Yüzsüz ve gurursuz. Riyakar değil. Sadık mı? Sadakat de her nesnede olsaydı sadaka gibi az olmazdı.
Sevmek kutsal bir dağ. Dağın yamacında bir ulu ağaç. Ağacın dalına asılmış bir çaput. Sevmek, Nuh'un gemisine zarar vermeyen fırtına. Sevmek, İlyas Peygamberin ağacı yontması. Sevmek Muhammedi. Sevmek kutlu nesne.
Sevmek yüce dağ başında boran. Sevmek kasırgadan yılmayan. Sevmek yoksul bir çiftçi. Sevmek toprağın kendisi. Sevmek doğal afet. Çığ, deprem. Sevmek buzul çağlarını eriten. Sevmek çağ açıp kapatan. Sevmek ulu bozkırda bir kaya parçası. Sevmek iki hece. Sevmek at kişnemesi, yiğit narası. Sevmek bozkurt olup ulumak. Sevmek üç hilalli bir sancak. Sevmek kızıl bir gül gibi şehit kanı, sevmek muzaffer olmak. Kırmızı - Beyaz gibi.
Sevmek var ya o sevmek... yedi düvele karşı. Sevmek kutsal bir ülkü saltanata karşı. Sevmek ya bir yol açmak ya bir yoldan çekilmek. Sevmek denize döker düşmanı o sevmek var ya o sevmek alır Ayasofya'yı.
Biz sevmeyi önceden yedi ceddinden bilen. Korkut Ata söylerken. Bağlamasında Neşet Ertaş, Aydost diye inliyen. Biz sevmeyi ulu kam misali bir çadır ortasında... defimiz deridendi. Tokmağımız kemikten. Vurdukça inilerdi yedi kıta hep birden.
Sevmeyi Türk olup doğduğumuz gün bildik. Kanımıza şükürle kutlu kımızlar içtik. Mavi gök altında kurt başlı tuğlarla, dokuz tuğu im bildik balballı kabirlere.
Babamızdan bildik nur içinde yatsın. Amamız öğretti ana sütü gibi ak dili. "Dilimiz Türkçe söyler kalbimiz Türkçe atar." Dedi yiğit bir deli.
Sevmek anlatmayla bitmez hasılı söz yetmez, öz dersen ki bilmez kadrini kıymetini. Bilseydi insanoğlu sevmek de tükenirdi dilimizde söz gibi.
Esen kalın.🙋♀️💚
01:20/13.07.20|fk
11 Temmuz 2020 Cumartesi
😁
Esenlikler!
Yazamadım birkaç gündür. Çok şey yaşadım ama anlatmak için önce hatıra süzgecinden geçirmeliydim. Yüzüm gülüyor. Mutlu da oldum. Akabinde kalbim güm güm! 10 yıl geriye gidelim. Yaş 18. En deli çağlar. Siyasi görüşün şekillenmesinin de, aşkında...
Bir deli kız. İçinde bilmem nereden esen deli mi deli, başı bozuk fırtına. Savrulmuyor. Rüzgar da olsan savrulursun. Savrulmuyor. Ayaklarını diremiş. Fırtınaya, kasırgaya vermiş göğsünü. Sen hayırdır birader! 😅 gözünü daldan budaktan sakınmaz. Ama güler yüzlü, şevkatli, çalışkan. Hedef belli. Üniversite.
Oku Allah'ım oku! Testlerdi, denemelerdi. Nereden bilsin gönül işini. Tutturmuş bir yol. Sarp bir geçit. Bir omuzluk yol. Gidiyor korku nedir bilmeden. Arada çığ düşüyor, ayağı kayıyor. Canı yanıyor. Gizli gizli ağlıyor. Ama pes etmiyor. Atası gibi Tunç yürekli.
Biri çıkıyor karşısına soğuk havalarda içini ısıtan. Öyle bir gülüş ki gözlere akan. Insan baktıkça bakmak istiyor. Ergenliğin verdiği stres, gelecek kaygısı, ve daha bir sürü telaş. Kara yağız.
Sarp geçitten geçerken ne sağına bakıyor ne soluna istikâmet tam yol ileri. Sağı kaya solu uçurum. Gerek yok diyor. Ilk hedefine ulaşıyor binbir güçlük, emek, çaba... gidiyor uzaklara.
Kara yağız, güldümü güneş doğan nerede kaldı, hatıdalarda. Arada sırada, ayda yılda bir mesaj. Başka da yok. Yine de gurbette yüzünü güldürüyor insanın. Yalnızlığını unutturuyor. Ama diyor. Ama çok uzakta kaldı.
Bir zaman geliyor. Evlenmiş. Onun kadar mutlu oluyor. Sevmek de zaten bunu gerektirmiyor mu? O mutluysa sen mutlusun. Kiminle olduğunun pek bir önemi yok. Ya da kendimi mi kandırıyorum. Bilemedim. Sonra yıllar birbirini kovalarken kendi gibi bir çocuğu oluyor. Güldü mü dünya gülen. Ona da seviniyorsun. Sevmek bunu gerektirir. Benim sevgim dümdüz bir istikamet üzere devam ediyor. Kim olursa olsun! Nerede, çok uzakta. Mutlusun. Yakın sevemiyor. Iki kalbi kaldıramaz o sarp geçit. Bir menzilde durup diğerine sürekli yol alıyor. Ileri gidiyor. Geri dönemiyor. Dönerse...
10 yıl dile kolaymış harbiden. 10 yıl önce 18 yaşına girmiş olmanın gururu ile, sen hayırdır ya! Diyor yine. Önüne gelene. Samimiyetle. 10 yıl sonra. Yaşamış. Görmüş geçirmiş. Her şeyi arkasında bırakmış. Babası bile göçmüş gitmiş. Sevgisi kalmış sağ. Yorulmuş, çökmüş nerede on yıl önceki gurur ve vurdumduymazlık. Daha bi tedirgin. Daha bi tecrübeli.
10 yıl sonra küllerinden mi doğmuş yoksa hiç mi sönmemiş bilinmez... Sezen Aksu radyoda, başka sevgilerde teselli bulunca, işte biz o gün tükeneceğiz, diyor. Tükenmiyor anasını satayım. Yanıyor, dumanları etrafa saçılmış. Göz gözü görmüyor. Kendini yaktığı yetmiyor etrafı da yakıyor.
Olmaz velhasılı. Kaçtı o tren. O yangına su ya da rüzgar gerek. Ama ben toprak atıyorum. Gömüyorum onu da toprağın altına iki metre kefen bile almadan. Kefensiz. Selasız. Duasız...
Yağmur yağdı filiz verdi. Ölmemiş. Tomurcuklandı gonca oldu. Çiçek verecek. Bu gülü nasıl budayacağım bilmiyorum. Bülbülün güle olan aşkı gibi... bir hikaye daha doğuyor. Buna ne gazeller, mesneviler düzerdi Fuzuli yaşasa. Leyla ile Mecnun kim köpek!
Derviş gibi yollara düşme zamanı. Yalnızlığa alışmışsa bir insan kaldıramıyor arkasına bakmayı. Bakarsam, dönmek isterim. Dönersem ya düşersem. O kadar emek. Hasılı sevmek gerek. Ama ileri giderek.
Cevap mı bekliyorsun. Geri dönmek imlansız. Ileride bir menzil var. Tıpkı ondan önce ve sonrakiler gibi. Ileride bekle beni. Ben dönemem geri.
11.07.20/20:50|fk
Yazamadım birkaç gündür. Çok şey yaşadım ama anlatmak için önce hatıra süzgecinden geçirmeliydim. Yüzüm gülüyor. Mutlu da oldum. Akabinde kalbim güm güm! 10 yıl geriye gidelim. Yaş 18. En deli çağlar. Siyasi görüşün şekillenmesinin de, aşkında...
Bir deli kız. İçinde bilmem nereden esen deli mi deli, başı bozuk fırtına. Savrulmuyor. Rüzgar da olsan savrulursun. Savrulmuyor. Ayaklarını diremiş. Fırtınaya, kasırgaya vermiş göğsünü. Sen hayırdır birader! 😅 gözünü daldan budaktan sakınmaz. Ama güler yüzlü, şevkatli, çalışkan. Hedef belli. Üniversite.
Oku Allah'ım oku! Testlerdi, denemelerdi. Nereden bilsin gönül işini. Tutturmuş bir yol. Sarp bir geçit. Bir omuzluk yol. Gidiyor korku nedir bilmeden. Arada çığ düşüyor, ayağı kayıyor. Canı yanıyor. Gizli gizli ağlıyor. Ama pes etmiyor. Atası gibi Tunç yürekli.
Biri çıkıyor karşısına soğuk havalarda içini ısıtan. Öyle bir gülüş ki gözlere akan. Insan baktıkça bakmak istiyor. Ergenliğin verdiği stres, gelecek kaygısı, ve daha bir sürü telaş. Kara yağız.
Sarp geçitten geçerken ne sağına bakıyor ne soluna istikâmet tam yol ileri. Sağı kaya solu uçurum. Gerek yok diyor. Ilk hedefine ulaşıyor binbir güçlük, emek, çaba... gidiyor uzaklara.
Kara yağız, güldümü güneş doğan nerede kaldı, hatıdalarda. Arada sırada, ayda yılda bir mesaj. Başka da yok. Yine de gurbette yüzünü güldürüyor insanın. Yalnızlığını unutturuyor. Ama diyor. Ama çok uzakta kaldı.
Bir zaman geliyor. Evlenmiş. Onun kadar mutlu oluyor. Sevmek de zaten bunu gerektirmiyor mu? O mutluysa sen mutlusun. Kiminle olduğunun pek bir önemi yok. Ya da kendimi mi kandırıyorum. Bilemedim. Sonra yıllar birbirini kovalarken kendi gibi bir çocuğu oluyor. Güldü mü dünya gülen. Ona da seviniyorsun. Sevmek bunu gerektirir. Benim sevgim dümdüz bir istikamet üzere devam ediyor. Kim olursa olsun! Nerede, çok uzakta. Mutlusun. Yakın sevemiyor. Iki kalbi kaldıramaz o sarp geçit. Bir menzilde durup diğerine sürekli yol alıyor. Ileri gidiyor. Geri dönemiyor. Dönerse...
10 yıl dile kolaymış harbiden. 10 yıl önce 18 yaşına girmiş olmanın gururu ile, sen hayırdır ya! Diyor yine. Önüne gelene. Samimiyetle. 10 yıl sonra. Yaşamış. Görmüş geçirmiş. Her şeyi arkasında bırakmış. Babası bile göçmüş gitmiş. Sevgisi kalmış sağ. Yorulmuş, çökmüş nerede on yıl önceki gurur ve vurdumduymazlık. Daha bi tedirgin. Daha bi tecrübeli.
10 yıl sonra küllerinden mi doğmuş yoksa hiç mi sönmemiş bilinmez... Sezen Aksu radyoda, başka sevgilerde teselli bulunca, işte biz o gün tükeneceğiz, diyor. Tükenmiyor anasını satayım. Yanıyor, dumanları etrafa saçılmış. Göz gözü görmüyor. Kendini yaktığı yetmiyor etrafı da yakıyor.
Olmaz velhasılı. Kaçtı o tren. O yangına su ya da rüzgar gerek. Ama ben toprak atıyorum. Gömüyorum onu da toprağın altına iki metre kefen bile almadan. Kefensiz. Selasız. Duasız...
Yağmur yağdı filiz verdi. Ölmemiş. Tomurcuklandı gonca oldu. Çiçek verecek. Bu gülü nasıl budayacağım bilmiyorum. Bülbülün güle olan aşkı gibi... bir hikaye daha doğuyor. Buna ne gazeller, mesneviler düzerdi Fuzuli yaşasa. Leyla ile Mecnun kim köpek!
Derviş gibi yollara düşme zamanı. Yalnızlığa alışmışsa bir insan kaldıramıyor arkasına bakmayı. Bakarsam, dönmek isterim. Dönersem ya düşersem. O kadar emek. Hasılı sevmek gerek. Ama ileri giderek.
Cevap mı bekliyorsun. Geri dönmek imlansız. Ileride bir menzil var. Tıpkı ondan önce ve sonrakiler gibi. Ileride bekle beni. Ben dönemem geri.
11.07.20/20:50|fk
5 Temmuz 2020 Pazar
Aklımdan Taşanlar
Esenlikler efendim!
Yine bir uykunun dahi baş eğdiremediği zaten ölsen eğdiremezsin de o başı... bir gece. Içimde bir şeyler. Bilmiyorum, neden? Yorucu, hüzünlü, erkekliğe toz kondurmaz cinsten ağır ama yokmuş gibi...
Olmaz mı size, bazı geceler uyutmaz, düşündürür? Düşündüğünü bidirmez, anlamlandırmaz. Anlasa jetonu sayesinde geç anlar. Bazen olur öyle şeyler vesselam.
Düşünüyorum. Aramadan, kafa yormadan, sakince, umutsuzca ama umut eder gibi... bilmiyorum. Bilemiyorum. Değişik bir kaygı var içimde. Sanki birisi ölmüş de benden saklanıyormuş gibi. Veya biri gelmiş sevmediğim biri onu görmek istemediğim için saklanıyormuşum gibi. Ama sanki sevdiğim yolunu gözlediğim biri gelmiş de cesaretimi toplamaya çalışmakla kendime çeki düzen verip içimdeki benle konuşma provası yapar gibi.
Biliyor musunuz bu duyguyu? Bu hissin adı ne? His mi ya da bir içsel debeleniş mi? Kendimle barışık bir insan değilim galiba... halbuki kep doğallıktan da yanayımdır. Doğam gereği uysal değil hiperaktif mi derler her nasıl bir karın ağrısıysa öyleyim.
Yazıyorum. Ne yazdığını bilmeden, aklından taşanları kalemiyle hizalamaya, dizginlemeye çalışıyorum benim deli tayları. Sözcükleriniz var mı, hizaya girmeyen, doldurdukça taşmayan, döktükçe tükenmeyen. Benim var. Sağlam bi dostluğumuz var. Sevgiliyiz de diyebilirim. Çok sadıktır. Aldatmaz, küsmez, kırılmaz, bitmez, tükenmez. Yeniler, yeniletir, ve yenilenir.
Bu devirde zor arkadaş böylesi sevda. Nereden bulacan da koyacan gönül tahtına kurulacak böylesi sadakatlisi. Aman nazar değmesin. Mavi boncuğumuzu takalım boynumuza. Bu devirde zor nasıl olsa.
Devir mi zor, deviren mi? Devir yerinde, devirenler devrederken bir başka devriyeye. Zor üstadım zor. Kendinle konuşmak ne kadar zorsa, yaşamak da zor. Sevmek, sevilmek de...
Ne kolay peki? Dinlemek kolay anlamak zor. Sevmek kolay sevilmek zor. Zor Allahım zor!
Yollar peki? Uzun yollar neden var? Yol neden uzar? Uzun yollara çıkanlar var. Dönenler var mı? Yolları neden uzun yapmışlar? Kestirmesi yok mu? Patikası falan. Yağmur yağdığında yumuşayan toprağa bata çıka. Keşke olsa. Her uzun yolun bir kısa patikası. Hayvan tezekli olsun. Hayvanlar akıl ediyor da o kısa yolu biz neden uzun yol arayışındayız? Uzak yollar... gidip gelen, gelip giden...
Bir de dağlar var. Dağlar ah o dağlar. Tanrı ile yakın. Gök ile koyun koyuna. Utanır arada gök alabildiğine kızarınca. Dağlar umuttur bana. Aşktır. Hani o uzun ve uzak yollar dağda olsa daha bi şirin gelir bana. Dağlar ki omzundaki kamburuyla barışık. Dağlar ki birbiri ile omuz omuza. Üstü ayrı boran altı ayrı yayla. Dağlar umudun resmi.
Denizler var yolu belli olmayan, hudutlu. Sularla taşır, sürükler herkesi. Içi ayrı zengin dışı ayrı sefil. Dev metal yığınları sanki kağıttan gemiymişcesine taşır bana mısın da demez! Tevazu abidesi. Içine çeri çöpü alır leşi almaz. Onun fıtratı da öyle yaratan terazisi şaşmaz. O da benim gibi bir dolar bir taşar. Yerinde durmaz.
Taştıkça taşsada söyleyeceklerim, evreni saysan bitmez diyeceklerim. Diyeceklerimi de ancak yazarak söylerim. Arif Nihat Asya ne güzel söylemiş: "Mektup mu gelirmiş masal olmuş yardan, in göğsüme, dön göğsüme ey kalbim! Ne bekler unutulmuşlar unutmuşlardan."
Güpgüzel geceleriniz olsun sabahı aydınlatan. Esen kalın!💙🙋♀️
01:01/06.06.20|fk
Yine bir uykunun dahi baş eğdiremediği zaten ölsen eğdiremezsin de o başı... bir gece. Içimde bir şeyler. Bilmiyorum, neden? Yorucu, hüzünlü, erkekliğe toz kondurmaz cinsten ağır ama yokmuş gibi...
Olmaz mı size, bazı geceler uyutmaz, düşündürür? Düşündüğünü bidirmez, anlamlandırmaz. Anlasa jetonu sayesinde geç anlar. Bazen olur öyle şeyler vesselam.
Düşünüyorum. Aramadan, kafa yormadan, sakince, umutsuzca ama umut eder gibi... bilmiyorum. Bilemiyorum. Değişik bir kaygı var içimde. Sanki birisi ölmüş de benden saklanıyormuş gibi. Veya biri gelmiş sevmediğim biri onu görmek istemediğim için saklanıyormuşum gibi. Ama sanki sevdiğim yolunu gözlediğim biri gelmiş de cesaretimi toplamaya çalışmakla kendime çeki düzen verip içimdeki benle konuşma provası yapar gibi.
Biliyor musunuz bu duyguyu? Bu hissin adı ne? His mi ya da bir içsel debeleniş mi? Kendimle barışık bir insan değilim galiba... halbuki kep doğallıktan da yanayımdır. Doğam gereği uysal değil hiperaktif mi derler her nasıl bir karın ağrısıysa öyleyim.
Yazıyorum. Ne yazdığını bilmeden, aklından taşanları kalemiyle hizalamaya, dizginlemeye çalışıyorum benim deli tayları. Sözcükleriniz var mı, hizaya girmeyen, doldurdukça taşmayan, döktükçe tükenmeyen. Benim var. Sağlam bi dostluğumuz var. Sevgiliyiz de diyebilirim. Çok sadıktır. Aldatmaz, küsmez, kırılmaz, bitmez, tükenmez. Yeniler, yeniletir, ve yenilenir.
Bu devirde zor arkadaş böylesi sevda. Nereden bulacan da koyacan gönül tahtına kurulacak böylesi sadakatlisi. Aman nazar değmesin. Mavi boncuğumuzu takalım boynumuza. Bu devirde zor nasıl olsa.
Devir mi zor, deviren mi? Devir yerinde, devirenler devrederken bir başka devriyeye. Zor üstadım zor. Kendinle konuşmak ne kadar zorsa, yaşamak da zor. Sevmek, sevilmek de...
Ne kolay peki? Dinlemek kolay anlamak zor. Sevmek kolay sevilmek zor. Zor Allahım zor!
Yollar peki? Uzun yollar neden var? Yol neden uzar? Uzun yollara çıkanlar var. Dönenler var mı? Yolları neden uzun yapmışlar? Kestirmesi yok mu? Patikası falan. Yağmur yağdığında yumuşayan toprağa bata çıka. Keşke olsa. Her uzun yolun bir kısa patikası. Hayvan tezekli olsun. Hayvanlar akıl ediyor da o kısa yolu biz neden uzun yol arayışındayız? Uzak yollar... gidip gelen, gelip giden...
Bir de dağlar var. Dağlar ah o dağlar. Tanrı ile yakın. Gök ile koyun koyuna. Utanır arada gök alabildiğine kızarınca. Dağlar umuttur bana. Aşktır. Hani o uzun ve uzak yollar dağda olsa daha bi şirin gelir bana. Dağlar ki omzundaki kamburuyla barışık. Dağlar ki birbiri ile omuz omuza. Üstü ayrı boran altı ayrı yayla. Dağlar umudun resmi.
Denizler var yolu belli olmayan, hudutlu. Sularla taşır, sürükler herkesi. Içi ayrı zengin dışı ayrı sefil. Dev metal yığınları sanki kağıttan gemiymişcesine taşır bana mısın da demez! Tevazu abidesi. Içine çeri çöpü alır leşi almaz. Onun fıtratı da öyle yaratan terazisi şaşmaz. O da benim gibi bir dolar bir taşar. Yerinde durmaz.
Taştıkça taşsada söyleyeceklerim, evreni saysan bitmez diyeceklerim. Diyeceklerimi de ancak yazarak söylerim. Arif Nihat Asya ne güzel söylemiş: "Mektup mu gelirmiş masal olmuş yardan, in göğsüme, dön göğsüme ey kalbim! Ne bekler unutulmuşlar unutmuşlardan."
Güpgüzel geceleriniz olsun sabahı aydınlatan. Esen kalın!💙🙋♀️
01:01/06.06.20|fk
Taze Kan
Esenlikler diliyorum!
Benim adım Fati. Evet yanlış okumadınız h'si yok. Dört harf. F.A.T.İ! Ben Karacakurt Türkmen Aşiretindenim. Doğma büyüme Kırşehirliyim. Herkes farklı bir aksanım olduğu için genelde yabancı olduğumu düşünmüştür. Değilim! 😁
Bu ismi bana babam vermiş. Esasında benim çevremde pek çok kişide bu isim var. Ancak herkesin kafa kağıdında😅 Fatma yazar. Benim adım kimliğimde de Fati'dir. Babam zar zor nüfus memuruna bu ismi koydurmuş sanırsam. Fatma denmesine rağmen. İşin ilginç yanı adı konanın ismi de kimlikte Fatma!😅 babamın halası imiş. Pek yiğit kadın imiş. Rahmetli. Mekanı cennet olsun.
Bana yazma teklifini veren Emrah Abicanım istediğini yazmakta özgürsün dedi. Madem istediğimi yazacağım. O zaman önce kendimden başlamalıydım. Başladım da... Umuyorum ki güzel yerlere ulaşır bu özgün yazılarım. Takma adım Tanrıdağın Rüzgarı ona da yorumlar gelirse bir açıklama getireceğim. Madem bu pazarda her şey var. Siz sorun biz söyleyelim. Siz isteyin biz yazalım.
Ben babamı 1 Aralık 2016 yılında kaybettim. 24 yaşında. Baya koydu bana. Her yediği haltı babasına anlatırsa bir insan yokluğu da koyar vesselam! Çoğu yazımda bu eksikliğimi göreceksiniz. Çünkü her şeyini babasına anlatan bir kız o ölünce kalmıştır yalnız. Anlatacak demeyelim de anlayacak adam da olmadığı için yazmaya vermiştir kendini. Iyi yazıyor muyum? sadece yaşadığımı...
Bilmediğimi nasıl söyleyim...
Bildiklerimi okumak, duygularımı paylaşmak isterseniz ben burada olacağım. Esen kalın.! Geceniz güpgüzel olsun!💚🙋♀️
00:42/28.06.20|fk
Benim adım Fati. Evet yanlış okumadınız h'si yok. Dört harf. F.A.T.İ! Ben Karacakurt Türkmen Aşiretindenim. Doğma büyüme Kırşehirliyim. Herkes farklı bir aksanım olduğu için genelde yabancı olduğumu düşünmüştür. Değilim! 😁
Bu ismi bana babam vermiş. Esasında benim çevremde pek çok kişide bu isim var. Ancak herkesin kafa kağıdında😅 Fatma yazar. Benim adım kimliğimde de Fati'dir. Babam zar zor nüfus memuruna bu ismi koydurmuş sanırsam. Fatma denmesine rağmen. İşin ilginç yanı adı konanın ismi de kimlikte Fatma!😅 babamın halası imiş. Pek yiğit kadın imiş. Rahmetli. Mekanı cennet olsun.
Bana yazma teklifini veren Emrah Abicanım istediğini yazmakta özgürsün dedi. Madem istediğimi yazacağım. O zaman önce kendimden başlamalıydım. Başladım da... Umuyorum ki güzel yerlere ulaşır bu özgün yazılarım. Takma adım Tanrıdağın Rüzgarı ona da yorumlar gelirse bir açıklama getireceğim. Madem bu pazarda her şey var. Siz sorun biz söyleyelim. Siz isteyin biz yazalım.
Ben babamı 1 Aralık 2016 yılında kaybettim. 24 yaşında. Baya koydu bana. Her yediği haltı babasına anlatırsa bir insan yokluğu da koyar vesselam! Çoğu yazımda bu eksikliğimi göreceksiniz. Çünkü her şeyini babasına anlatan bir kız o ölünce kalmıştır yalnız. Anlatacak demeyelim de anlayacak adam da olmadığı için yazmaya vermiştir kendini. Iyi yazıyor muyum? sadece yaşadığımı...
Bilmediğimi nasıl söyleyim...
Bildiklerimi okumak, duygularımı paylaşmak isterseniz ben burada olacağım. Esen kalın.! Geceniz güpgüzel olsun!💚🙋♀️
00:42/28.06.20|fk
...nerede o eski aşklar?
Kadın erkek ilişkilerinde, iki tarafta ilk günden her şeyi anlatıp tüketirler. Kalan ömürlerini de tabağın dibini sıyırmakla geçirirler. Sonra da ilişkilerinden lezzet alamadıklarını söylerler. Ne koydun ki tabakta tat bekliyorsun. 🤣
00:05/26.06.20|fk
00:05/26.06.20|fk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
hevessizleştirildik🍂
Tam 00:00'ı gösteriyorken saat, dilime dolanmış son bir kaç yılımı özetleyen bir şarkı. "Sabır öylece kaldı da sabredeni söyle kim ...
-
Fatımalar düşkündür babalarına, babalarından sonra kalmak mirastır Hz. Fatıma'dan onlara... 25.05.19/03:27|fatikozanoğlu
-
Hiç giymediğim kıyafetlerim oldu yıllar var. Kiminin bedeni uymadı. Yokluk gördük çok zaman. Birileri verdi koyduk bir köşeye. Giyilmedi, gi...
-
Bir arkadaşım var, her ne kadar tanımasam da kimdir, necidir bilmesem de... ben kendime "yazarak konuşanlar" derken o "sonral...