"El intizâr, eşeddün minennâr" bu Arapça sözün ne anlama geldiğini ancak yaşayan bilir. Bu söz, beklemek ateşten daha yakıcıdır, anlamına gelir. Her insan hayatında mutlaka bir şeyleri beklemiştir. Sınav sonucunu, gurbet yolcusunu, sevdiğini, sayılı günü... peki siz hiç beklediniz mi bir hastayı yoğun bakımda? Ben bekleyemedim. Benim babam dayanamadı göçtü gitti bu sahteliğin içinde gerçek aleme. Babamı böyle bekleyemeden kaybettim ben. Babalar kıymetlidir. Babalarımız. Bir yakınım ameliyat oldu geçenlerde. Allah şifa versin. İzmir Menemen Devlet Hastahanesinde. O vesileyle bir ablayla tanıştım. Semra Abla. Görseniz nasıl güler yüzlü. Tanımasanız sanırsın hiç derdi yok bu kızın. Uzaktan işte... Hikayesi demek de istemezdim. Hiç hikaye tadı yok yaşadıklarında. O bekliyor arkadaşlar. Öylece umutsuzca ama umut ile umutlu. Bundan tam 8 ay önce 10 0cak 2019 tarihinde 62 yaşında Mehmet Yıldız amca yani Semra Abla'nın babası bu hastahanenin göğüs bölümüne geliyor ve muayene oluyor. Doktorun adı Pakize Ayşe Turan. Pakize kepaze oluyor anlayacağın. Doktor hanım bir reçete yazıyor hastanın hasta geçmişine bakmadan. Adam doktor bilir işini deyip gidiyor eczaneye alıyor ilaçları. Tekrar hastahaneye. Enjeksiyon odasında hemşire Vesile Yılmaz bizim bey amcaya iğneyi vuracakken adam "kızım benim antibiyotik'e alerjim var. Bu iğneyi bana yapamazssın." diyor. Nafile kadın bu sadece antibiyotik bir şey olmaz. Sıkıntı çıkmaz deyip iğneyi batırıyor. Saniyesine adam "bana ne yaptın?" Deyip yıkılıyor. Anlayacağınız bu Vesile, bey amcaya vesile oluyor. Nereye başvursalar kapı yüzlerine kapanıyor çocuklarının. Diğer hastahaneler ellerinde kalsın istemiyor. Bu hastane de pisliğini temizleyemediği gibi o doktor ve hemşireyi hala koynunda besliyor. Sonuç mu bey amcamız 8 aydır yoğun bakımda. Ilk ay çocukları akrabaları hastahanede ha bugün ha yarın uyanacak umuduyla beklerken Türkiye şartlarında, çalışmassan ekmek yok. Bizde hiç yok. Bizim ülkemizde... çocuklar işine gücüne, hanım dersen o da yaşlı. Geriye bizim Semra Ablamız kalıyor. Her gün hastahanede. Koridordaki koltuklardan birinde yaşıyor. Evet orada yaşıyor. Bütün ihtiyaçları koltuk arasında üstü örtülü. Malum yoğun bakım hastası odaya gerek yok. Koridorda göçebe gibi yaşıyor. Yazık değil mi bu insanlara? Maddiyattan hiç bahsetmiyorum. Siz düşünün onu da. Daha kimler, niceleri? O da mı kamp kursun parti binasına? Hastahaneler düzgün, doktorlarımız torpilsiz dedikçe her taşın altında bir çakallık, bir torpil, bir kul hakkı çıkıyor. Lütfen sessiz kalmayalım. Hakkımızı arayalım. Başımıza gelmesini beklemeyelim. Ki gelir. Mutlaka gelir. Ben bu olayı duyunca çok üzüldüm. Ölüm Allah'ın emri elbette. Ama buna ne demeli? Neden bu ihmaller? Nereye bu gidişat? Lütfen paylaşın ve gerekli yerlere ulaşsın. Herkes de hak ettiğini çeksin. Torpile rüşvete ihtiyaç duymadan, ocu bucu olmadan herkes sesini duyurabilsin. Geçen gün ömürdendir. Dünya bir gündür o da bu gündür.
11.09.2019/00:27|fk