Nazar değer diye korkar oldum yoluna giren, rayına oturan, dikişi tutturmaya başladığım hayatımda bazen bir şeyleri paylaşmaya korkar oldum. Neyi paylaşsam kaybettim. Paylaşmak eksilmekmiş. Hani paylaşınca tok oluyorduk Aşık Yunus? Yok olduk. Atmayan kalbim ile neredeyse 40 derece güneşin altında ter içinde kalarak geçen günüm aslında oturarak yas içinde geçiyor. Kir pas içinde yoğruluyorum her saniye. Ama nazar değmesin huzurum yerinde. Şeytan kulağına kurşun deyip başımda tuz dolandırıp üzerlik de tüttürürüm bu gidişle. İçim başka dışım içim gibi. Yok demeyi öğrendim. Sessizliği de severim. Yalnızlık huzur verir. Öfkemi yendim bir mendil kuruması kadar olmasa da bir çamaşır kuruyana kadar nemli havada o da geçiyor. Unutuyorum çok şükür. Bu nimeti de kırık bir kalple tattım. Nimetle şaka olmazmış.
Hep huzursuzken yazdım genellikle yazılarımı kaslarımda bir anda yüklenişin hınzır ağrısı, döşeğimde çirkin bir gıcırtı, sokaktan geçen uykusuz arabalar, ara ara çocukken yıldızlardan geldiğini sandığım ama aslında minik böceklerden gelen minnoş sesler. Her birini ayrı ayrı seçebiliyorken henüz şükürsüzlük niye? Uzayınca attığın tırnak, kırılınca kestiğin saç gibi. İşlevsizse bir şey, kullanmıyorsan, at-sat de mi? Ver, ver verebildiğin kadar çünkü verdiklerin de senindir. Şükür buna işte.
Gerçeklerin de peşini bıraktım. Insan meşrebini terketmezmiş hislerimde yanılmam. Eminim ki birgün çok üzüleceksiniz biliyorsunuz ve vicdanınız rahat değil. Hayat sizden almaya başladıkça aklınıza istikrarsız yetim gelecek. Siz elinizi cebinizde gezdirirken vicdanınız cüzdanınıza girecek. Eller yukarı! Sobe! Yaaa işte böyle bu lafı da gediğine oturtmasam uyku girmezdi Neşet dedemin dediği gibi gönlü viran olanın gözüne. Ama ben uyurum zihnen de bedenen de artık yorgunum. Sanki sırtımla yük taşımışçasına belim ağrıyor ayaklarım ağrı sızı içinde. Sadece otururken bile. Ödüyoruz biz de! Hak ettiğimiz yolda hak etmediklerimizi yaşayarak hak ediyoruz. Göz kapaklarım sabahın serinliğinde yorgun şimşekler yanıp sönerken gök yarılıp içini dökemezken usul usul bu nasıl iç çekiş ya Rab! Bu nasıl bir haykırış yakarırken sana!
Çok şükür borcumuz harcımız da yok kimseye, canımız emanet sevgimiz veresiye. Duamız çıkarcı, acımız bahane. Halbuki olmazmış ateşin gölgesi. Ne çektiğimize karanlık da şahitlik edemezken aydınlığa düştük yine. Kaybedilen gururlar yolda kaldı pişkinlik farkı açtı. Keçiler de hepten kaçtı. Aklımda bir Sago çalarken sakin. Neyse demeyi de öğrendim.
Arsız yaralara merhem sürmeyin. Ayaz gecelerde üstünüzü örtmeyin, pencerelerde perdeler hep uçuşsun bu ara belki savrulan etekleri getirir umudu yarına. Gün ağarmış bugün güneş de hergün açmaktan yorgun. Onlar gibi teslimiyete alışmak gerek söz zamanı aşarken zamanı yine Tanrı yaşarken. Hikmetli sözlerle gününüz doğsun. Seher yeli gibi seveniniz olsun. Aydınlansın gönüller it kopuk olmadan bir an evvel. 😁
05:25/ 21. 06. 23 |fk